21 Aralık 2015 Pazartesi

ANNEM



           1953 yılında doğmuş  annem, 2007 yılında da vefat etti....
           16-17 yaşlarında evlenmiş yine o yaşlardaki ele avuca sığmaz delikanlı babamla...
         Kalabalık aile içine gelin gelmiş...Zor geçmiş o yılları...Babaannemle pek geçinemediğini söylerdi ilk yıllarında...Yaşının küçüklüğünden belki, babaannemin beklentilerine cevap veremedi.
        Babamın eve çok misafir getirdiğini söylerdi hep. Türkiye Gazetesi'nin kurulduğu yıllarda Gazete'den çok misafirimiz olurmuş. Tokat Sorumlusu olan Halil  Agabey gözleri dolarak anlatır annemi, emeğine teşekkür eder hala. Annemin vefatında İhlas Yurdundaki çocuklarla birlikte yetmişbin Kelimeyi Tevhid bağışlamıştı ruhuna, sağolsun....
          Bizim hep  misafirimiz olurdu zaten. Her misafire mutlaka sofra kurulurdu. Annem  başıyla mutfağı işaret ederek "çay suyu koy, sofra kur " bakışı atardı hemen...Geniş ailemizden kim gelirse, bizde çok rahat ettiğini söylerdi.
       Babamla arası biraz limoni ise ilk misafir geldiğinde mutlaka hiç birşey yokmuş gibi davranırlardı.
      Bek Ailesini çok benimsemişti annem. Halalarım ablası, amcalarım agabeyi idi. Kimse ile tartıştığını, sesinin yükseldiğini duymadım. Babam birine kızsa annem mutlaka babamı frenlerdi. Kimseye kin tutmazdı. Saygısı, hürmeti yüksekti aile büyüklerine, komşularına tüm çevresine...Sıra ile ailesine, sülalesine, köylüsüne kıymet verir arar sorardı,  benimde vermemi isterdi.
       Hep bir mahsundu annem...Özellikle topluluk içinde ise, hep bir suskun, hep bir sakin...Sakinliği, kızlarına kızarken bozulurdu sadece.
      Çok tutumluydu babamın aksine...Özellikle pazar parasından artırdıkları ile kıyıda köşede mutlaka parası olurdu annemin. Biriktirir biriktir bir ev eşyası alacakken "bende bu kadar para var hadi buzdolabını değiştirelim" derdi mesela...İsrafı hiç sevmezdi.
        Güvenilir kadındı annem. Kim ne anlatsa onda kalırdı kesin. Sadakati çok yüksekti hem eşine hem çevresine. Korumacı yanı dikkat çekiciydi, sahiplenirdi evini de  çevresindekileri de.
      Evde çok şeyi kendi yapardı...Salça, fasulye konservesi ve kurutması, tarhana, turşular, reçeller, pekmezler, salamura mantarlar, salamura üzüm yaprağı, patates, erik elma kuruları, ceviz, peynirler, çökelekler, bulgur, aşlık, gözleme...Bütün yaz, kışa hazırlık yapardı...Memur eşi vardı sonuçta ve alım gücü de çok yüksek değildi o yıllarda...Tutumlu çalışkan annelerdendi.
       Ekmeği muhteşem yapardı annem. Gözlemesi, bazlaması ince, pağacının lezzeti baş döndürücü, böreğinin, çökeleklisinin tadı damakta kalırdı. Keşkeği, güveçte yaprak sarması inanılmazdı...Ektiği diktiği bereketle büyürdü. Dikiş öğrenmiş halk eğitim kurslarından...Klasik bir dikiş makinası vardır, durur hala evimizde...Kendine, bize, komşulara bir şeyler dikerdi.Nevresimler dikerdik birlikte. Ben hazır nevresim ebatlarında ölçüp keserdim, annem dikerdi öyle...
      Sağlıklı beslenmeyi öğrendik sayesinde.Şeker hastası olduğundan hep diyet proğramı vardı.Bizde onun gibi beslenmeye alıştık; bol sebze, haşlama, ızgara, az yağ, tuz şeker yok gibi.
       Lise yıllarımda her hafta sonu dört kız  arkadaş birbirimizde buluşurduk. Temizliğimizi de pasta böreğimizi de kendimiz yapardık. Annem hiç yardım etmezdi o zamanlarda. Kızardım  ama, o vakitten bu güne misafir daveti zor gelmez bana ve temizliği de ikram edeceğimi de kendim yaparım. Bir keresinde bir ramazan davetimde baktı yetiştiremiyorum, ramazan diye yardım etti sadece.
      Çok okumamı istemezdi annem çoğu annenin aksine...Lise yıllarımda ben genelde sabah erken kalkar ders çalışırdım. Salonun ışığı yanık, beni battaniyeye sarılı ders çalışıyor görünce kızardı mesela. Liseyi bitirmem yeterliydi onun için...Dantel, oya, etamin işleme yapmamı isterdi...Yemek yapmamdan çok memnun olurdu...Evden ayrılmamı hiç istemezdi, daha çok okumam, evden ayrılmam demekti onun için. Tek başına uzaklarda yaşamamı düşünemiyordu bile, nasıl olurdu böyle bir şey ona göre...Şimdi görse...Hep evde dizinin dibinde olmalıydım.
        İçimdeki cesaret babamdandır; sakin duruşlarım, bazen ki tereddüt ve çekinmelerim annemden...
        Ev eşyası almayı severdi annem. Gezmeyi de. Görev gereği gittiği yerlere götürürdü babamda. Hayatta en çok babamı sevdi annem...Aşk mıydı annemdeki duygu, sevgi mi, tutku mu, aşırı bağlılık mı bilmem...En sevdiğinden en çok üzüldü gerçi ama yine de onu çok ama çok sevdi...Vefatından birkaç dakika önce sedyedeki annemin elinden tutup alnından öpen babam, son güzel sözlerini söyledi ona...Son anlarında da ben vardım yanında, elinden tuttum...
       Bir kadına en yakışan ziynet "edep" ve en güzel sıfat "hanımefendiliğe" sahipti benim mahsun annem...Mekanı Cennet olsun inşallah...Onu kırdıysam üzdüysem bağışlasın...

NOT:Annem ve babam hakkında yazı yazıp özelliklerini kendi açımdan önüme koyduğumda gördüğüm; ben aslında ikisinin yansımasıyım. Bazı özellik ve tavırlarım annemden bazıları babamdan. Onlardan benimsediklerimi almışım.Yanlış gelenleri yapmama kararındayım.Bir çocuk anne babasından, geniş ailesinden, arkadaşlarından , öğretmenlerinden, çalıştığı yaşadığı çevresindeki tüm bireylerden belli oranlarda etkilenerek büyüyor. Kimden neyi ne oranda alacağı, benimseyeceği çocuğa kalmış.Allah iyi ve kötüyü ayırt edebilmeyi ve iyilerle karşılaşmayı nasip etsin inşallah.

2 Ekim 2015 Cuma

ÇOCUKLUĞUM, KÖY VE DOĞAL BESLENME



        Çoçukluğum İlçem Reşadiye'de yaz aylarında da köyüm Kabalı'da geçti. Okul kapandıktan birkaç gün sonra giderdik köye. Okullar açılmadan bir hafta önce de dönerdik Reşadiye'ye. Kuzenlerim, arkadaşlarım ve farklı illerde ikamet eden köyümüz çocuklarıyla yazları buluşurduk Kabalı'da...
           Bitirdiğimiz sınıfa göre tatil kitapları, hikaye kitapları ve romanlar olurdu  elimizde ...Piknikler yapardık dere kenarlarında...Çamura şekil verip minik tencere tabak haline getirir, otları poşetlere doldurup minder yapar  evcilik oynardık...Köy bakkalını açık bulursak aramızda birleştirdiğimiz paralarla yiyecek bir şeyler alırdık. Ne zevkliydi çekirdek çitletmek hep beraber...
          Hatırlıyorum da , kardeşim ve kuzenlerimle birlikte beş çocuk, bindiğimiz tahtalı salıncağın ters dönmesiyle sırt üstü düşmüştük sert zemine .Başımı ve belimi yere vurmanın acısını o anı yad edince hala hissederim .
          Evimizdeki televizyonda sadece TRT 1 yayını vardı. İzlediğimiz çizgi film başladığında bizim evde tv başında olurduk hep beraber.
        Kuşburnu toplamaya çıkardık. Elimiz kolumuz çizilirdi dikenlerden. Ağaç başlarından inmezdik. Dalından  meyve koparıp taze taze yemek ayrı zevkti. Ağaçtaki cevizleri taşlayarak düşürüp, ceviz beyaz ve kıtır haldeyken , bıçakla oyardık. Ellerimiz, cevizlerin dışındaki yeşil kabuğun suyundan kapkara olurdu zamanla.
         Ekinler toplanıp  harmanda yığın haline getirilince, samanlık çatısına çıkar  o yığınların üzerine atlardık. Ekin sapları batardı atlayınca ama kendini çatıdan boşluğa bırakmak hoş bir duyguydu...
         Kağnıya bindiğimizi de anımsıyorum. Gırç gırç ses çıkardı kağnı giderken ve çok yavaş ilerlerdi tabi...Çeşmeden bakraçlarla su getirdiğimiz de oldu. Musluğu açınca su akmıyordu evvelden köydeki evlerimizde...Çeşme başında oynarken peteğin içine düşüp sırılsıklam ıslandığımda oldu...
         Tavuklar yumurtladıktan hemen sonra, sıcacıkken yumurta, gidip onu almak ta bir güzellikti. Civciv oluşma sürecini gözlemlemek te...Yeni doğmuş buzağı görmek...Hepsi çok güzeldi...
           Cuma akşamları mesai bitimi babamın ilçeden gelip köyde bize katılmasını beklerdik. Akşam altı gibi minibüs yolu gözetlerdik. Babam çikolata, gofret ,sakız ,şeker vs getirirdi. Koli ile gofret...O kadar çok çocuktuk ki, ancak koli paklardı bizi...
          Ağustos sonu eylül başı geldiğinde bahçe bostan toplanırdı köyde. Fasulyeler kurutulurdu ya da konserve yapılırdı. Elmalar, erikler armutlar toplanıp reçel yapılır ya da kurutulurdu. Kuşburnu pekmezi vazgeçilmezdi. Erişte ve tarhana yapılırdı komşularla...Patatesler toplanırdı. Çökelikler, peynirler, turşular yapılırdı. Buğdaydan un, bulgur vs.. .Üzüm yaprakları salamura yapılırdı. Arılardan bal alınırdı,  cevizler toplanırdı. Arkadaşlarla ceviz toplayana yardıma giderdik.Toplamaya yardımcı olan çocuklara ceviz verilirdi . Bulgur kaynatılırdı girge denilen kocaman kazanlarda. Kaynatılan bulgurlar düz zeminde çullar üzerine kurusun diye serilir çocuklarda havyanlar yemesin diye sergi başında beklerdi. Hoş bir gelenek hatırladım; tarlada ekin biçenlere, öğle için yemek yapılıp ,ikindi de çay götürülürdü. Üç kişi çalışırsa  beş kişilik yemek, çatal, kaşık, bardak götürülürdü ki "bir müslüman daha gelir yer içer "denirdi. Yan tarladaki ırgat davet edilirdi mutlaka tarlaya en yakın ağaç gölgesinde çay içip yorgunluk gidermeye...
               Pişen sütü taşırmama görevi verilirdi evde. Süt pişer pişmez sıcak sıcak içerdik. Kaymağını toplar biriktirirdik kahvaltı için. Klasik cümle olacak ama her şeyin tadı bambaşkaydı o zamanlarda...Doğal beslenme oranımız yüksekti ...Kışlık çoğu yiyeceğimiz yazdan yapılırdı zaten. Reşadiye'deykende sütçümüz olduğundan ev yapımı yoğurt yerdik.Yoğurt ve peynir benim vazgeçilmez besinlerimdir zaten. Şimdi Gerede'de da ev yapımı yoğurt yiyebiliyorum.
            Köyle bağımız kopmadı...Yazın yine köye gittiğimde dalından salatalık, domates, biber koparıp, kahvaltı sofrasında taze taze yemenin zevkini yaşıyoruz .
Dilerim bitkisel zenginliğimiz ölmez, doğal ürünlerimiz hep var olur, tadı  tuzu yerinde ürünler yer insanlarımız inşallah.
         Sevgiler...

14 Temmuz 2015 Salı

İnkar Eden Mahrum Kalır


              Bu yazım özel istek üzerine yazdığım ilk yazı olacak İnşAllah.

         Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nda ziyaretime gelen Gerede Müftümüz Hasan İZMİRLİ ve diğer değerli arkadaşlarla sohbet ederken Din Büyüklerimizden söz açıldı.Konu ile ilgili düşüncelerimi paylaştığımda Müftü Bey "bize söylediklerinizi yazmanızı isterim" dedi. Yazmaya çalışayım inşallah.

            Türkiye Gazetesi'nin yaklaşık otuz yıldır aralıksız evimize girmesi ile birçok durum yanında Din Büyüklerimizin de varlığından haberdar oldum.Büyüklerin hayatı eskinin radyo tiyatroları tadında ses kasetine çekilmiş halde hediye verildi önce tüm okurlara.Hepsini dinleyip çok etkilenmiştik.Bir zaman sonra kasetten öte Büyüklerin hayatları film halinde yayınlanmaya başladı.Zaten kasetlerden aşina olduğumuz Evliya Hayatlarını duymaktan öte izlemekle daha da etkilendim.

         Yıllar sonra İstanbul'a gittiğimde  İstanbul'daki çoğu Evliya'yı ziyaret etmek nasip oldu. Evliyaları ziyaret esnasında, hayattayken ne yaptıklarını nasıl yaşadıklarını bilmemden ötürü daha çok hislendim.
        Her Evliya'nın yeri ayrı olmakla birlikte en çok Aziz Mahmut Hüdayi hz lerinden etkilenmişimdir. Bu yüzden en çok O'nun kabrini ziyaret iç huzuru sağlar bana.Üsküdar'da bulunan Türbesinde, huzurunda iken, nefsini yenmek için kadılık cübbesiyle ciğer satması geldi aklıma.Hocası Üftade Hzlerinin abdest suyunu her sabah ateşte ısıtan Aziz Mahmut Hüdayi Hz leri bir sabah geç uyanıp ateşte abdest suyunu ısıtamadığında Hocasının huzurunda soğuk su ile durmanın mahçubiyetini yaşadığı esnada, göğsüne sımsıkı sardığı ibrikten abdest verme anında sıcacık su akması geçti zihnimden...Sultanahmet Camii açılışında yaptığı vaazda Caminin kıyamete kadar hizmet etmesi için dua edişi...Sultan Ahmet'e ve başka Padişahlara yol göstermesi ,öğüt vermesi ve o bilinen rüya tabiri...Hüda Yolu ve müminler için yaptığı dua da  aklımdan geçti; "ömürlerinde bir kere Türbemize gelip te Fatiha okuyanlar Kıyamete kadar bizimledir. Bizi sevenler ömürlerinde fakirlik görmesinler, imanlarını kurtarmadıkça ölmesinler, öleceklerini bilsinler ve haber versinler, ve ölümleri denizde olmasın."  dediği duası....
          Mehmet Emin Tokadi Hz lerinin Türbesi...Hemşehrim olması ile de ayrı özel gelir bana...Ebul Vefa Hzleri...Benim ziyaret ettiğim vakit çok bakımlı ve tertipli gelmemişti mekan ne yazık ki.Çok üzülmüştüm...İstanbul gibi Evliyalar Şehrinde bakımsız bir Türbe...Hiç yakıştıramadım hiç hem de...
        Eyüp Sultan Hz leri. En son geçen sene Ramazan'da sırf Ramazan ayında Eyüp Sultan'da olabilmek arzusuyla gittim Eyüp Sultan'a. Daha önce de ziyaret etmiş olsam da Ramazan ayının uhrevi havasıyla o özel mekanlarda bulunmak ayrı huzur verici mutlaka....Yuşa Hz leri...Ankara'da Hacı Bayramı Veli...Bolu'da Tokadi Hayrettin Hz leri.Gittiğim diğer türbelerden...
              
         "Üzüm isteyen, bağa gidip asmadan koparır, erik ağacına gitmez.  Buğday isteyen, tarlasını sürer, eker, biçer. İlaç isteyen bir hasta, doktora ve eczaneye gider. Bakkala, avukata gitmez. Kalbin gıdasını, ruhun temizliğini isteyen de, Evliyanın kalbine, ruhuna başvurur. Allahü teâlâ, bu nimetlerini, Evliyanın kalbinden göndermektedir. Her şeyi yaratan, gönderen, yalnız Allahü Teâlâdır. Fakat, her şeyi belli bir sebeple göndermek, O'nun âdetidir. Onun nimetine kavuşmak isteyenin, Onun âdetine uyması, sebebi arayıp, bulup, öğrenip, O'nun sebebine yapışması lazımdır. Sebepleri aramamak ve öğrenmek istememek, Allahü teâlânın âdetini bozmak olur. Bir kabirden feyiz almak için, o zata karşı, diri imiş gibi, edep ve saygı göstermek gerekir(R. Şerife)"  ifadesini içeren bir yazı okumuştum.
         "Vesile arayınız" Ayeti Kerimesi de  vardır malum. Din büyüklerimiz vesiledir."Ya Rabbi Senden istiyorum, Alemlere Rahmet Peygamberimi vesile kılarak ve  burada yatan Zatın hatrı ve hürmetine " diye dua edilmesi uygun görülür. Rabbim lütfederse verir inşallah ve inkar eden mahrum kalır...ve günümüz gençliği Peygamber Efendimiz ve Din Büyüklerimizin ahlakını, örnek davranışlarını bilerek yetişirlerse eminim hayırlı ideal insan olacaklardır.


15 Şubat 2015 Pazar

İDEAL VEKİL, SEÇMEN VE MECLİS'İM

          Haziran 2015 Genel Seçimi ile Meclisimize girecek 25. dönem Milletvekillerimizi belirleyeceğiz.Ülkemizde herkesin bir vekil profili vardır kendince. İdeal vekil ve ideal meclis profilimi yazmak istedim bende nacizane.
        İdeal vekilim öncelikle halkın içinden yoğrularak gelmeli.Dini inancı ya da evrensel değer yargıları çerçevesinde kul hakkına duyarlı olmalı.Okumalı, yazmalı, düşünmeli millet için; gözlem yapmalı, insanlarla birlikte hayatın içinde yaşamayı bilmiş olmalı.
         Eğitim hayatında gelebileceği en yüksek noktaya gelmiş olmalı.Yüksek lisans, doktora yapmış olması artı değer katacaktır mutlaka. Yurt dışında eğitim ya da başka nedenlerle bulunma şansı olmuşsa Dünya'ya bakış açısı da geniş olacaktır kesinlikle.Başak doldukça eğilir misali, kendini donattıkça mütevaziliği de duruma parelel yükselmeli.Mesleği, eğitimi, görgüsü, bilgisi ile halkla her zaman bütünleşebilmeli.Temsil ettiği halk gibi yaşamalı; bisikletle Meclis'e gelebilmeli çevreye de duyarlılığını göstermek için...Pazara gidebilmeli, yeri geldiğinde evinin önündeki karları temizlemeli mesela ...Nasıl bir vekil olacağının göstergesi, vekil olmak istemeden önce var olan mesleğindeki başarı çizgisi ile de ilintili bence, zira işini iyi yapan vekilliği de iyi yapacaktır.
          Milletin vekili olduğu için kendi seçim bölgesini iyi bilmekle birlikte Ülkesini de iyi tanımalı bir vekil.Yöresinin, bölgesinin ve Ülkesinin kültürel yapısını, ihtiyaçlarını bilmeli mutlaka.Bilmeli ki Meclis'te alınan her karar farklı kültürlere sahip Ülke insanında ne etki yapar tahmin etmeli ve ona göre kanunlaşmayı sağlamalı.Aldığı karardan incinecek olanın acısını vicdanı ile hissedebilmeli.Genci yaşlısı, kadını erkeği toplumun her kesimi ile hemhal olabilmeli..
        Ülke yönetiminde söz hakkı olan 550 kişiden biri olacağı için ciddi bir sorumluluk yüklendiğinin bilincinde olmalı.Beklentili seçmeninin isteklerini yerine getirmek için çok çalışması gerektiğinin farkında olmalı.Aş bekleyen güçsüzlere, iş bekleyen işsizlere çare olabilmeli.Seçim bölgesini ve Ülkesini ileri seviyelere götürecek fikirler üretmeli, bunların uygulanmasını sağlamalı... Dünya'yı ilgilendiren kararlara da  ( çevresel etkiler, Kyoto gibi) yeri geldiğinde imza atacağını bilmeli.Seçildiği il, bölge, Ülke, Dünya hatta uzay ile ilgili kararlarda söz sahibi olan Milletvekili'nin doğru karar alabilmesi için bakış açısının geniş, bilgisinin yüksek  olması gerekir.
            Sorumluluklarının yanında seçkin ve imtiyazlı bir görev olan milletvekilliğinde, alınan maaşın, verilen itibarın hakkını vermeyi boynunun borcu bilmeli milletvekili.Temsil ettiği kitlenin dertlerine deva olamadığında vicdanı sızlamalı, gerekeni yapamayacağını anlayınca yapabilecek kişinin yerini alması içinde çekilmeyi bilmeli milletvekili.Miletinin dert dilini anlamalı, derdini Mecliste anlatabilmeli her daim.Kendi derdinde değil temsil ettiği insanların derdinde olabilmeli.
       Terleyen bir vekil olmalı.Yorgunluğu çalışmaktan olmalı.Analiz yeteneği olmalı.Sorunlara çözüm sunabilmeyi, fikir üretmeyi bilmeli.Vizyonu geniş olmalı, misyonu Ülke insanının refahı olmalı.
                         İdeal seçmenim tabi ki bilinçli seçmen.En ufak bir ürün alırken  bile kılı kırk yaran, üründe kalite ve işlevsellik arayan  seçmen, vekilini seçerkende aynı özeni göstermelidir.İdeal seçmen sırayla Ülkesi, ili, ailesi ve kendisi için en faydalı olacak vekili seçmeli, bireysel beklentiden öte hareket edebilmelidir.Büyük düşünmenin yüksek faydasını da mutlaka görecektir seçmen.Vatanına hizmet edecek vekiline de her açıdan yardımcı olmalı ideal seçmen çünkü vatana hizmet edecek insana yardım da vatana hizmet etmek demektir.
               İdeal Meclis'imde toplumun her kesimini temsil eden vekiller olmalı.Ülke nüfusunun yarısı kadın olduğundan Meclis'teki Milletvekillerininde yarısı kadın olmalı.Damdan düşeni damdan düşer anlar misali engellileri engelli vekiller temsil etmeli.Sanatçıları sanatçı vekil, sporcuları sporcu vekil, esnafı esnaf vekil...Uzmanlaşmış seviyede ekonomiden, tarihten, bilimden teknolojiden, çevreden, tarımdan, sağlıktan derinlemesine anlayan ve bu konularda fikir ve projeleri olan vekiller olmalı Meclis'te.Arı kovanı gibi işlemeli Meclis, üretmeli vekiller.
                Devletin üst kademelerinde var olan siyaset ve bürokrasi beraberliği Meclis'te de olmalı. Maliye Bakanlığı, Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı gibi yurtiçi&yurtdışı eğitimleri ile Devlet  adamı yetiştirme proğramlarını başarı ile tamamlamış, mesleğindeki başarısı ile kendini kanıtlamış bürokratların  siyasete geçişinin Meclis'e nitelikli artı renk getireceğinden, bu kaynaktan vekillerin bürokrasi ve siyasetin uyum içinde kaynaşmasına sebep olacağından şüphem yok.Siyaset bürokrasinin amiri iken bürokratın siyaste yönelmesi bir demokratik hak değil mi zaten ?
                Partilerin kolu kanadı, emektarı Teşkilat mensupları da çok kıymetli mutlaka...Onlar zaferin bilinen ama görünmez kahramanları...Teşkilat içinden gelmiş vekil halkın tam nabzını tutmuş vekildir.Teşkilat kaynaklı nitelikli vekil, siyaset yapma isteğini evvelden keşfetmiş bilinçli tercihle siyasette yol almış vekildir.
            Meclisteki farklı görüşten her vekilin buluştuğu ortak nokta Ülke çıkarları, Millet yararı olmalı.Ülke ve Millet yararına kanunlaştırılmış kararlar sade, uygulanabilir olmalı ki kanunu uygulayacak merci kolaylıkla uygulasın, vatandaşlar mağduriyet yaşamasın, Ülke çıkarı ve Millet yararı korunmuş olsun.
           Gelişmiş Ülkeler ve geri kalmış Ülkelerin meclislerine baktığımız vakit, milleti temsil edenlerin bu iki grupta sergiledikleri üslup, tarz ve şahsi nitelikleri kıyas götürmez farklılıkta..Meclislerde tartışılan konulara da bakmak lazım bu iki grupta....Buradan bile gelişmiş ülke neden gelişmiş geri kalmış neden geri kalmış belli.
               Bürokratı, esnafı, sanatçısı, akedemisyeni, avukatı ; genci, orta yaşlısı, kadını, erkeği, engellisi ile  ideal Meclis'in oluşabilmesi için Milletinden kopmayacak, Mileti için var olacak nitelikli Milletvekillerinden oluşan ideal Vekillerin Meclisimize girmesi temennisiyle inşallah. 
                                                                                                                         Aslı Gülhan BEK
                                                                                                                       Gerede Malmüdürü
                                                                                                                         (Tokat/Reşadiye)

25 Ocak 2015 Pazar

T.B.M.M. ZİYARETİ

 

                   İlk meclis ziyaretimi 29 yaşımda gerçekleştirmiştim.Ziyaret edeceğimiz Milletvekili'nden randevu aldıktan sonra Meclis'in bulunduğu Bakanlıklar mevkiine geldik.Kısa bir arama ve kimlik tesliminden sonra Meclis'in bulunduğu alana giriş yapabildik. O  güne kadar yanından defalarca geçip içini sadece televizyonda gördüğüm T.B.M.M. alanında dolaşmak heyecan vericiydi. Tv kanallarının canlı yayın araçları bir yanda diziliydi...Haber programlarında sık sık gördüğüm Milletvekilleri ile karşılaşıyorduk yürüdükçe...İlk keşif heyecanıyla etrafıma  dikkatlice bakıyordum.Ziyaretine gittiğimiz Milletvekili'nin odasına geldiğimizde şaşırdım biraz. Gidenler bilir, son derece daracık odalarda hizmet vermekteydi sayın Milletvekilleri.
               Sonraki yıllarda birkaç ziyaretim daha oldu Meclisimize.Her Milletvekili iki danışmanı ve bir yardımcı personeli ile hizmet veriyor sorumlu olduğu kitleye.Danışmanların başarısı Milletvekilinin başarısını doğrudan etkiliyor. Deneyimli, başarılı danışmanlar çoğu küçük sorunu Vekile iletmeden çözebiliyorlar. Bekleyen ziyaretçiler ile yakından ilgileniyorlar Meclis logolu fincanla kahve de ikram ederek ...
        Genel Kurul Salonu'nun bulunduğu bina etkileyici...Kanunların yapıldığı, Meclis Başkanı da dahil  Anadolu'nun her tarafından seçilerek gelmiş 550 Milletvekili'nin  bulunduğu salon olan Genel Kurul Salonunu görmek heyecan verici....Nihayetinde tarihte kurulmuş Türk Devlet'lerinin sonuncusu olan Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü Meclis binasının Genel Kurul Salonu...Ne mutlu o koltukların hakkını vererek Milletine karşı görevini yerine getiren Milletvekillerine...Ne şerefli bir görev; köklü ve şanlı tarihimizin karar vericilerinden biri olabilmek...
         Birinci Meclis binasını gezerkende heyecanlanmıştım, ilk vekillerin görev yaptığı o sıraları gördüğümde...Gözlerimi kapattığımda yoğun tempolu, heyecanlı oturumların içindeymişim hissiyatı oluşmuştu.Ulus'taki İkinci Meclis Binasını gezdiğimde, vekillerin toplandığı salonun estetik açıdan muhteşemliği karşısında çok etkilenmiştim.İngiltere Parlemantosu'nun alt kanadı Avam Kamarası'nın yeşil koltuklu eski salonunun hala işlevselliğini koruması da aklıma gelerek, günümüzdeki Genel Kurul toplantılarının ikinci Meclisin estetikle bezenmiş salonunda yapılması ne  hoş olurdu düşüncesi aklımdan geçiverdi.
            T.B.M.M. Halk Günü yaparak cumartesi günleri Meclis'i ziyaretçilerine açıyor.Özellikle çocuklar ve gençlerin Meclis'imizi erken yaşlarda görmesi  çok önemli.Ülke yönetimine yön veren Milletvekillerini ve Meclis mekanını çocuk ve gençlerimizin tanıması, Ülke gündemini günlük hayatlarına katmalarında önemli bir etken olabilir.Gençler, Meclis ziyareti sonucu edindiği izlenimle siyaset kademeleri içindeki alanları ve  Milletvekilliğini hedef olarak görebilir, kendilerini siyaset basamaklarında başarıya götürecek sürecin gereklerini yerine getirebilir.Siyasi alanlarda daha bilinçli tercihlerle yol almış insanların varlığı Devletimizin başarılı bekası açısından da önemli olacaktır. 
                                                                                                                          Aslı Gülhan BEK

2 Ocak 2015 Cuma

TAKDİR ALLAH’TAN



         
               TAKDİR ALLAH'TAN

              Yaşam tarzım içinde ve haliyle çalışma hayatım ve yöneticilik görevimde, yaptığım işlerin dayanağı olması beni rahatlatıyor. Dayanaksız iş yapmak havada kalan bir durum izlenimi veriyor. Dayanak edindiğim iki temel unsurdan biri İslami kurallar diğeri konu ise ilgili yasal mevzuattır. İkisi bir bütündür kararlarımda.Yasal mevzuat dışı hareket etmekte İslami kurallar dışına çıkmakta derin huzursuzluk verir mutlaka.
          İşimi yaparken karşımdaki paydaşımla ortak doğruda buluşmak beni mutlu eder ki bu ister İslami Kural ve yasal mevzuat ikilisi ile olsun ister evrensel doğrular ve yasal mevzuat ikilisi ile olsun fark etmez; herkesin baz noktası farklı olabilir, sonuçta doğru olan yapılsın da...
Yöneticilikle ilgili beni en çok etkileyen, yol gösteren yazı ve sözleri paylaşmak istedim sizlerle. İlki Osman ÜNLÜ Hoca’nın bir köşe yazısı. “Harun Reşid hazretleri zamanında bir zabıta amiri Hızır aleyhisselam ile her gün görüşüp sohbet edermiş. Zabıta amiri daha çok ibadet etmek için bir gün işinden istifa etmiş. İstifadan sonra Hızır aleyhisselam kendisine hiç uğramaz olmuş. Zabıta amiri çok üzülmüş, ağlamış. Bir gece rüyasında Hızır aleyhisselamı görmüş ve yalvarmış. Daha çok ibadet ettiği halde neden kendisine uğramadığını sormuş Hızır aleyhisselama, ”kusur mu işledim” demiş. Hızır aleyhisselam da ”Ey azîz dostum ! Benim sana görünüp sohbet etmem; yaptığın ibâdetler, hayır ve hasenat sebebiyle değildi. Senin o mühim vazîfeni yapıp Müslümanların işlerini hak ve adâlet ile idâre ettiğin için gelip seninle sohbet ediyordum. Hâlbuki, sen bu kıymetli vazîfeyi bırakıp, Müslümanlara hizmeti terk ettin. Hatta onları adâleti olmayan biriyle baş başa bıraktın. Sâdece kendi menfâatin için bir köşeye çekildin. Kendi menfaatini Müslümanlara tercih ettin. Şimdi senin yerine geçen o şahıs, Müslümanlara elem vermektedir. Şu anda onlar sıkıntı ve üzüntü içindeler. Bunlara hep sen sebep oldun. Senin şahsî menfaatinin, Müslümanların umûmî menfaatleri yanında bir kıymeti yoktur. Çünkü uzlete çekilip abdest almayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı, zikretmeyi herkes yapabilir. Fakat makâmı ile Müslümanlara hizmet etmeyi herkes yapamaz. Bunun için artık senin yanına gelmiyorum" der.
                Hak ve adalet ile yöneticilik yapmanın Allah katında ne kadar üstün bir durum olduğu yönünde farkındalığım arttı bu yazıyla. Devletin eğitmek, görgü ve bilgi sahibi etmek için ciddi masraf ve çaba sarf ettiği, görevde yükselme eğitim ve sınavlarında yüksek gayret gösteren bir çalışan ve bu örnekteki hiçbir Devlet yöneticisinin kenara çekilme lüksünün olmadığını fark ettim. Adaletli yönetici olabilmenin Dünya ve Ahirette kazandıracaklarını bilmek belediye başkanlığı adaylığına beni iteleyen temel düşüncelerimden olmuştu vaktiyle..
İyi insanların olmadığı yerde kötüler var olur. Çalışkan, dürüst, erdemli insanlar halka hizmet yönünde her noktada bulunmalıdırlar ki diğerlerine meydan kalmasın.Sorumluluklar arttıkça görevler zorlaşıyor. Neden zor görevlere talip olasın, rahat sakin yaşamak varken denilebilir; çünkü Allah katında mükafatı yüksek.
           Etkilendiğim bir diğer yazı: “Hz Ömer günün birinde üzgün ve düşünceli bir halde görülür ve "Ey müminlerin halifesi, seni üzen şey nedir?" diye sorulur. Hz Ömer "ben bir kötülük yaptığımda, bana olan korku ve saygı sebebiyle, içinizden beni yaptığımdan men eden kimse çıkmaz diye korkuyorum." der. Bunun üzerine çevresinden bir Sahabe "Allah’a yemin ederim ki; biz senin, Haktan ayrıldığını gördüğümüzde seni bundan men ederiz. Eğer sen böyle bir durumda o şeyden vazgeçmezsen bu kez seni kılıçlarımızla doğrulturuz." der. Bundan sonra Hz Ömer biraz rahatlayıp, sevincini “bana, yoldan saptığımda beni düzeltecek arkadaşlar veren Allah'a (cc) hamd olsun." diyerek ifade eder.
              Beşeriz şaşabiliriz. Çevremizde sözüne güvendiğimiz insanların bize yaptığı yapıcı eleştiriler çok kıymetlidir. İnsan olarak davranışlarımızda da yöneticilikte verdiğimiz kararların doğruluğunda da mutlaka bu yapıcı eleştirilerin olumlu etkisi olacaktır. Etrafımızda doğruyu gösterecek insanların varlığı büyük nimet.
             7. Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın yakın çevresinden birkaç kurmayına kendisini yapıcı yönde sınırsız eleştirme hakkı vermiş olduğunu duymuştum.Hatta bu eleştiriler ÖZAL’ın ailesiyle ilgili bile olabiliyormuş.
            Paylaşmak istediğim son durum okuduğum bir kitaptan... “Osmanlı da rütbelerin sahipleri bu makamlarda baki değildir. Bir yerde uzun süre durulmaz. Her kişinin elindeki anahtar her kalbi açamaz. Mısır’da Beylerbeyi olursunuz, yarın İstanbul’da sadrazam, sonra da düşük rütbede biri. Şahıslar hizmet eder ve sonra mükafat beklemeden bir köşeye kıvrılıverirler. Çünkü onlar asıl mükafatlarını inandıkları asıl hayatlarında alacaklarının idrakindedirler.”
            Makamlar kalıcı değil…Verilen görevlerde bize düşen, vazifemiz ne olursa olsun layıkıyla yerine getirmektir. Mükafat Ahiret’te mutlaka verilir. Görev en iyi şekilde yerine getirilir ama şahıslardan takdir beklenmez,Takdir Allah’tandır.
               Bu Milletin değerli insanlarına en iyi şekilde hizmet edebilmek dileğimle.
       
                                                                                                                        Aslı Gülhan BEK