20 Nisan 2016 Çarşamba

YOLLARDA BEN

 


       2005 Ocak ayı itibariyle araç kullanarak trafiğe çıkmaya başladım. Babadan, eşten ve agabeyden sinirlenme eşikleri düşük olduğundan araç kullanımı öğrenilmez denir. Babamdan araç kullanımı öğrenen ben, babam tarafından sözlü baskıya çok maruz kaldım. Sabırlı davranmaya çalışsada hemen kızabiliyordu.”Kızım trafikte farklı durumlar karşına çıkabilir, sakin ve seri davranman gerekir. Oysa sen; Halime’nin ekin biçtiği tarla düz olacak, başında gölge olacak, Halime döndükçe gölge dönecek, Halime o zaman ekin biçecek misali; Aslı’nın gittiği yol düz olacak, yayalar araçlar Aslı’ya yol verecek, park için geniş alan olacak, Aslı o zaman araç kullanacak halindesin” diyerek bizim oralardan bir mani ile tanımlamıştı durumumu.

         İlk araç kullanım günlerimde 4-5 gün benimle iş yerime gidip geldi babam, alıştığımı görünce “kendin git gel artık” dedi. Reşadiye dışına araçla çıkışlarıma birkaç kez eşlik ettikten sonra “kendin gidip gelebilirsin” dedi yine. Kız arkadaşlarımın aracıma binişleri, bana güven verici söylemleri çok değerli oldu o vakitlerde...Sonra geldik o günlerden bu günlere…

         Rotasyona tabi bir maliyeci olunca ömrü biraz yollarda geçiyor insanın…Yeni yerlere atanınca memlekete gidiş gelişler, akraba ya da dost ziyaretleri oluyor. Bol bol eğitim & seminer & kurs olunca da farklı yerlere yolculuklar….ve tabi çalıştığımız mekanların, eğitim yerlerinin civarını keşif içinde yollarda oluyoruz…

         2007 Eylül sonunda Maliye Kursunu kazanıp Ankara’ya gitmemle başladı bireysel olarak yollardaki serüvenim. Reşadiye’den sonra birden Ankara’da araç kullanmak zorunda kalmak zor ama çok tecrübelendirici olmuştu benim için. Kırmızı ışıkta durup rampada geri kaçırmadan ilk kalkışımı gerçekleştirdiğimde sırtımdan akan teri anımsadım şimdi. Kız arkadaşlarımla misafirhane ve kurs arası her gün git geller, kar yağınca tedirgin olmak derken kazasız belasız geçirdim Ankara’yı. Dönüşümde Başçiftlik-Reşadiye gidiş gelişleri yaptım 18 ay. Sabah erkenden yola çıktığımdan harika manzaralarla karşılaşıp hemen durup fotoğraf çekiyordum. Yoğun kar yağışı zorlaştırmıştı yolculuğumu. 450 rakımdan 1400 lü rakımlara çıktığımdan hava şartları farklı oluyordu. Yoğun kar yağışlarında tek saniye durmadan “bismillah” diye diye kaç kez indim o yolu bilmiyorum.
        Deneyimleyerek öğrendiğim durumlar oldu: Kışın hızla yola çıkacakken, buz kaplı cama su döküp, daha 1 km gitmeden cam geri donduğunda, ve kar tipi halinde yağarken, camda donmamış 10 cm çapında bir alandan kaç km yol gitmek zorunda kaldığımda öğrendim buzlu cama su dökmemem gerektiğini, geri hemen donacağını…Buzda kaydığında frene basmamam gerektiğini…
        Sivas-Ankara yolunda, Yozgat baştan sona geçiliyor. Yol üzerinde bir benzinlikten aldığım benzinin bozuk olmasından, aracımın sürüş performansı ciddi düşünce öğrendim özellikle depoyu tam dolduracakken  markada olsa bilmedik benzinlikten benzin alınmayacağını…
         Otoban ile Gerede’ye gelince müşerref oldum. HGS ye geçilmeden önce kartlı sistem varken ilk İstanbul’a gidişimde, FSM Köprüsünde “bakiye yetersiz “ deyip köprüden geçişime izin verilmediğinde, arkamda dizilen onca aracı görüp nasıl paniklemiştim. Birden bir çocuk belirdi ve “abla 20 TL ver geçireyim seni” deyince rahatladım. 40 dese de verirdim o anda. Onunda işi köprüde ben gibi bakiye yetersiz olup kalanları az fazla ücretle geçirmekmiş. Yola çıkarken bakiyeni bilecekmişsin, öğrendim.
        Rahat ve keyifli bir yolculuk için aracın bakımının yapılması şart. Lastik değişimi yaptırıp hemen sonrasında İstanbul’a gitmiştim geçen yıl. Rot balans ayarı tam yapılmadığından dolayı otobanda 100 km hızı geçince direksiyon çok titrediğinden İstanbul’a zor ve sıkıntılı gittim. Lastik değişimi sonrası ayarların tam yapılmasını sağlamak ve araçla bir deneme turu atmak lazımmış, onu da deneyimle öğrendim.
       Otobanda Audiler, Mercedesler, Volvolar nasıl gidiyor öyle…Sol şerit onların…Birden arkanda belirip anında dibinde bitiveriyorlar. Km lerce öteden selektör yapıp gelen var “çekil çekil “ der gibi. Hepsi en az 200 km hızla geçiyorlar yanımdan. Tweety derdi ya “bir kedi gördüm sanki” diye. Bir araba gördüm sanki oluyorum onlar yanımdan geçerken. Bende çok yavaş sayılmamam aslında ama nasıl bir hızdır gittikleri…
         Bana özel gelen sürüş deneyimlerim var; Kızılay’dan ilk geçişim özeldi benim için. Bir seviye atladım gibi gelmişti…ve Boğazda FSM’den ilk geçişim çok  özel geldi, çok çok şükrettim Allah’a o anda…Köprüden sonra Baltalimanı’na inip sahilden Tarabya’ya gitmek muhteşem gelmişti; güneşin boğaz sularında ışıltısını görmek, tarihi ve doğal güzellikli özel mekanlarda sürüş deneyimini yaşamak muhteşemdi.…
          Gerede-Antalya yolculuğumda güzel güzergahlarımdan oldu. Boz ve dümdüz Ankara-Konya yolundan sonra Seydişehir’den Toroslara tırmanmak, Toroslardaki kayalar ve ağaçlarla  kaplı muhteşem manzara harikaydı…Gerede’den Amasra’ya gidişimde…Karadeniz’in doğusu da batısı da ortası da muhteşem zaten…Denizi ve Amasra’yı ilk gördüğümüz an çok mutlu olmuştuk doğal  güzellik karşısında…
          İtalya’da araç kullanmam da çok özeldi benim için. Roma’nın en bilinen muhteşem güzellikteki tarihi meydanı Piazza Venezia’da özellikle….Sonrasında da Pisa ve Floransa yolunda araç kullanmak, İtalya’nın şirin köylerini, köy evlerini görmek…
         Gerede İstanbul yolunu çok severim. Yeşillikli ve deniz manzaralı yollar hep güzeldir zaten. Doğanşar–Reşadiye yolculuk sürecimde 2009 Sazak saldırısından mütevellit terör tedirginliği yaşadım hep. O yol Reşadiye’nin Tozanlı kanadından geçer. El değmemiş muhteşem bir doğası  vardı. İlk baharda ne güzeldi Tozanlı Çayı ve mis gibi çiçek kokardı her taraf. Yoldan kaplumbağa geçerdi, havada farklı kuşlar uçardı…ve etrafta yöresel giysili kadınlar…
         Yolculuklarımın keyifli geçişinde dinlediğim müziklerin yüksek etkisi var. Uzun yolculuk yapacaksam yeni cd im olur büyük ihtimal. Yolculuk yaptığım kişiye göre dinlediğim müzik değişebilir. Sevdiğim insanlarla sohbetli yolculukta çok zevkli tabi...
         Araç kullanırken dikkat ettiğim hususlar var, tedbir deyip takdiri Allah’a bıraktığım…Aracı gün içinde ilk kullandığımda mutlaka Ayetel Kürsi duasını okuyorum. Kazadan beladan korusun diye sadaka veriyorum arada. İhtiyacı olanı ya da çevremdekileri alıp bırakmakta aracın sadakası gibi geliyor, verilen nimeti paylaşmak gibi. Araç insanlara yardımda kullanılınca kaza bela savılıyor diye düşünüyorum. Kaskomu mutlaka yaptırıyorum. Yağmur yağış için lastikler çok iyi olmalı. Silecekler aşınmamış olmamalı ki camı tam silsin. Hız sınırlarına uyuyorum. Uykusuz yola çıkmıyorum. Gündüzün hayrı deyip genelde gündüz yola çıkıyorum. Özellikle büyük şehir içi trafiklerde kaba ve yanlış insanlara uymamaya çalışıyorum. Hele ki İstanbul trafiğinde araçlar arası makas atan canına susamışlara…Böyle kimselere sakin ve sabırlı davranıp bela savdığımı düşünüyorum. Yol isteyene genelde yol veriyorum. Bana kolaylık sağlayana da duymasa da teşekkür ediyorum, görebiliyorsa ılımlı bir tepki veriyorum. Uzun yolda emniyet kemeri kesin takıyorum da Gerede, Reşadiye gibi yerlerde şehir içinde bazen, hızım  düşük diye kemer takmıyorum. Savcı arkadaşım “sizi bir kaza olay yeri incelemeye götüreyim bakalım, şehir içi deyip hala kemer takmayacak mısınız “ dedi…Bakalım.
       Allah kazasız belasız, keyifli sürüşler nasip etsin bizlere…Sürüş anlarımız güzel, varış noktalarımız huzur mutluluk versin inşallah.
 

19 Nisan 2016 Salı

Efendimizin Ahlakı

        Efendimizin yaşayışı ve bütün davranışları Kuranı Kerim’in gösterdiği hidayet yolunun uygulanması...
Efendimiz güler yüzlü, nazik, ince ve hassas ruhlu,
Katı yürekli, sert ve kırıcı olmayan
Kaba söz konuşmayan,
Başkalarını tenkit etmeyip  kabahatleri yüzüne vurmayan,
Yanlış ve hoşlanmadığı davranışı görse bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlış ve hataları düzelten,
Kimsenin sözünü kesmeyip konuşması bitene kadar dinleyen, tartışmayı sevmeyip sözü gereğinden çok uzatmayan,
Kendini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmayan; kimsenin gizli hallerini araştırmayan,
Allah’a hürmetsizlik olmadıkça, şahsına yapılan kötülükleri, ne kadar büyük olursa olsun, bağışlayan,  eline imkan geçince öç almayı düşünmeyen,
Allah'ın yasaklarını çiğneyenlere hak ettikleri cezayı veren,
İffet ve haya sahibi,
Bir şeyden hoşlanmadığında açıkça söylemeyen, bu durum yüzünden anlaşılan,
Hiçbir yemeği beğenmezlik etmeyen, arzu ederse yemeyen,
Elini yıkamadan ve besmele çekmeden yemeğe başlamayan,
Allah'a hamd etmeden sofradan kalkmayan,
Bütün insanları eşit tutan,
Her bakımdan kendisine güvenilen,
Verdiği sözü mutlaka zamanında  yerine getiren,
Dürüstlükten ayrılmayan, şaka bile olsa yalan söylemeyen,
Eline geçen her şeyi muhtaçlara dağıtan, kimseyi eli boş çevirmeyen,
İhtiyaç fazlasını evinde bulundurmayan,
Son derece mütevazi ve alçakgönüllü olan,
Bir topluluğa geldiğinde, kendisi için ayağa kalkılmasını istemeyen nereyi boş bulursa oraya otururan,
Arkadaşları arasında otururken ayaklarını uzatmayan,
Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet saydıkları halde , bütün işlerini kendi gören, ev işlerine yardım eden,
Methedilmeyi ve aşırı hürmeti sevmeyen,
Yardıma ihtiyacı olanların  işlerini görmekten zevk alan, bütün işlerini tam bir nizam ve intizam içinde yapan,
Namaz ve ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve ziyaretçilerini kabul edeceği vakitler hep belirli olan,
Vaktini boş geçirmeyen, her anını faydalı bir işle değerlendiren,
Çocukları seven,
Hastalara önem veren, ziyaretlerine giden,
Ayaklarını hiç bir zaman başkalarına doğru uzatmayan,
Kesinlikle başkalarına yük olmayan,
Misafiri çok seven, onlara kendi hizmet eden,
Müslüman olanla, olmayanı ayırmayan,
Ömrü boyunca kötü söz söylemeyen, kimseyi azarlamayan ve kimseye karşı kırıcı olmayan,
Daima güler yüzlü ve tatlı dilli olan,
Başkalarına karşı saygısından ötürü kimsenin sözünü kesmeyen, dinlemeyi bilen,
Başkalarının kusurlarını yüzlerine vurmayan,
Bedenini ve giysilerini temiz tutan, yaşamını sade yaşayan,
Diş temizliğinde misvak kullanan,
Kendisinden isteyeni geri çevirmeyen,
İntikam duygularını sevmeyen, bağışlamayı tercih eden,
Kendisine kötülük edenlere karşı iyilik etmeyi tercih eden, yapılan iyiliği unutmayan,
Yaşlılara karşı saygıda kusur etmeyen,
Tembelliği ve boş durmayı sevmeyen,
Akrabasını ve komşusunu hatırdan çıkarmayan, onlara ikramda bulunan,
Güleceği zaman mübarek elini, mübarek ağzının üzerine koyan,
Kahkaha ile gülmeyen, gülümseyen,
Verilen müjdelere şükreden,
Uyurken mübarek sağ elini, mübarek yanağının altına koyan,
Herkesin isteğini mümkün olan ölçüde, yerine getiriren,
İlim, hikmet çağlayanı, sabır timsali olan,
Atılgan, tehlikeden korkmayan, heybetli,
Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı ve ikramlısı olan,
Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını veren,
Sofradan daima doymadan, yarı aç kalkan,
Temizliğe son derece ehemmiyet veren ve riayet eden,
Özel işlerini kendisi yapan,
Sade yaşamı uygulayan,
Çok âdil, çalışmaya, ilim ve irfana teşfik eden,
İnsanların faydası için, kendi rahatını terk eden,
İnsanlara madde ve mevkisine göre değil, takva ve ahlakına göre değer veren,
Hayatı iman ve cihad olarak gören,
Modern medeniyetin öncüsü ve insanlığın manevi mimarı olan,
İlk defa insan haklarını tam manasıyla açıklayan ve bunu tatbik eden,
Şefkatli, hayvanlara su veren, atının yüzünü, gözünü silen,
Hayvan üzerinde giderken bir yaya görse arkasına bindiren,
Kendisini kimseden üstün tutmayan,
Hastaları ziyaret eden, cenazelerde bulunan, hatta gönül almak için kafirlerin ve münafıkların da hastalarını ziyaret eden,
Hep düşünceli ve üzüntülü görünen, az söyleyen, konuşmaya  gülümseyerek başlayan,
Lüzumsuz ve yararsız bir şey söylemeyen, iyi anlaşılması gereken şeyleri bazen üç defa tekrar eden,
Konuştuğu kimsenin yüzüne bakmaya utanan,
Kendisinden bir şey istendiğinde "yok" dediği duyulmayan, varsa veren, yoksa sükut eden,
Suyu " bismillah" diyerek üç yudumda içen,  sonunda "elhamdülillah" diyendi bizim Efendimiz, Peygamberimiz…
Ne mutlu Efendimizi örnek alana, O’nun ahlakını uygulayabilene…

Aslı BEK Gerede, Nisan 2016anmadığı davranışı görse bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlış ve hataları düzelten,



14 Nisan 2016 Perşembe

NELERDEN MUTLU OLURUM ?


           Gerede'ye bastıran yağmur sırasında iş yerimde odamdaydım. Kendime bir çay söyleyip cam önüne geçtim. Rahmet yağarken önce dua etmek ardından da gelen  çayımı yudumlamak beni mutlu etti. Başka nelerden mutlu oluyorum ben diye düşündüm...
Yağmur sonrası mis gibi toprak kokusunu içime çekmekten mutlu oluyorum.
Kar yağarken yürümekten,
Sahilde gün doğumunu izlemekten,
Sudaki yakamozu seyretmekten,
Ailemle yaptığım kahvaltılardan,
Kahvaltı sonrası uzun masa sohbetinden,
Yemek, pasta börek denemekten,
Kurduğum sofranın, yaptığım yemeğin beğenilmesinden,
Sevdiğim insanlarla Türk  Kahvesi içmekten,
Yoğun bir çalışmadan sonra verdiğim arada çay içmekten,
İş yerimde zor görülen bir işi başarmış olmaktan,
Süt kokulu bir bebeği öpmekten,

Sevdiğim insanlara sarılmaktan,
Yeşillikler içinde vakit geçirmekten,
Çiçekler içinde olmaktan,
Bana verilen bir çiçekten,

Deniz, göl, nehir; su kenarında olmaktan,
Hediye almak ve vermekten,
Doğada ya da deniz kenarında sohbetini sevdiğim biri ile yürümekten,
Çocukların ilgi ve sevgisinden, onlara ders çalıştırmaktan, sohbetten,

Gençlerle sohbet etmek, deneyimlerimi paylaşmak, sorularına cevap vermekten,
Özellikle güzel manzaralı yollarda araba kullanmaktan,

Yolculukta müzik dinlemekten,
Namaz ve tüm ibadetlerdeki huzurdan,

Ramazan ayında kalabalıkla yapılan iftar ve sahurlardan…Ramazanda İstanbul’da olmaktan,
İyilik etmekten, yardımcı olmaktan, zoru kolaylaştırmaktan,
Arkadaşlarımla ya da kardeşlerimle güzel bir film izlemekten,
Kitap okumaktan,

Güzel bir yazı veya şiir okumak ve yazmaktan,
Yazdıklarımı okuyan insanların" yazılarınızı okuyoruz, takip ediyoruz" demelerinden
Okuduğum ve izlediğim şeyleri çevremdekilerle paylaşmaktan,
Akıcı ve bilgilendirici konuşan insanları dinlemekten,
Alış veriş yapan yakınlarımın aldıklarına bakmaktan,
Güzele bakmaktan,
Temizlenmiş bir evde oturmaktan,
Temiz nevresimlerde uyumaktan,
Sabah uyandığımda kalkmaya daha vakit olmasından,
Kız arkadaşlarımla vakit geçirmekten,

Kilo vermekten,
Ekonomik özgürlüğümün olmasından,
Arkadaşlarımla yemeğe çıkmaktan,
Uzanıp tv izlemekten,
Milli maçta kazanmaktan,
Kargo gelmesinden,
Tatlı yemekten,
Dalından koparıp meyve yemekten,
Doğal besinler tüketmek ve almaktan,
Özellikle yöresel yiyecekleri tatmaktan,
Resim ve fotoğraf hat, tezhip sergisi gezmekten,
Girdiğim sınavları kazandığım anlarda,
Otantik kafelerde oturmaktan,
Görmediğim şehir ve mekanları keşiften,
Tarihi sokaklarda, mekanlarda dolaşmaktan,
İnsanlarca verilen saygı ve değeri görmekten,
Sevdiğim insandan gelen her olumlu davranıştan,
………..
MUTLU OLUYORUM….

ASLI BEK - NİSAN 2016