Çoçukluğum
İlçem Reşadiye'de yaz aylarında da köyüm Kabalı'da geçti. Okul kapandıktan
birkaç gün sonra giderdik köye. Okullar açılmadan bir hafta önce de dönerdik
Reşadiye'ye. Kuzenlerim, arkadaşlarım ve farklı illerde ikamet eden köyümüz
çocuklarıyla yazları buluşurduk Kabalı'da...
Bitirdiğimiz sınıfa göre tatil kitapları, hikaye kitapları ve romanlar
olurdu elimizde ...Piknikler yapardık dere kenarlarında...Çamura şekil
verip minik tencere tabak haline getirir, otları poşetlere doldurup minder
yapar evcilik oynardık...Köy bakkalını açık bulursak aramızda
birleştirdiğimiz paralarla yiyecek bir şeyler alırdık. Ne zevkliydi çekirdek
çitletmek hep beraber...
Hatırlıyorum da , kardeşim ve kuzenlerimle birlikte beş çocuk, bindiğimiz
tahtalı salıncağın ters dönmesiyle sırt üstü düşmüştük sert zemine .Başımı ve
belimi yere vurmanın acısını o anı yad edince hala hissederim .
Evimizdeki televizyonda sadece TRT 1 yayını vardı. İzlediğimiz çizgi film
başladığında bizim evde tv başında olurduk hep beraber.
Kuşburnu
toplamaya çıkardık. Elimiz kolumuz çizilirdi dikenlerden. Ağaç başlarından
inmezdik. Dalından meyve koparıp taze taze yemek ayrı zevkti. Ağaçtaki
cevizleri taşlayarak düşürüp, ceviz beyaz ve kıtır haldeyken , bıçakla oyardık.
Ellerimiz, cevizlerin dışındaki yeşil kabuğun suyundan kapkara olurdu zamanla.
Ekinler
toplanıp harmanda yığın haline getirilince, samanlık çatısına çıkar
o yığınların üzerine atlardık. Ekin sapları batardı atlayınca ama kendini
çatıdan boşluğa bırakmak hoş bir duyguydu...
Kağnıya bindiğimizi
de anımsıyorum. Gırç gırç ses çıkardı kağnı giderken ve çok yavaş ilerlerdi
tabi...Çeşmeden bakraçlarla su getirdiğimiz de oldu. Musluğu açınca su
akmıyordu evvelden köydeki evlerimizde...Çeşme başında oynarken peteğin içine
düşüp sırılsıklam ıslandığımda oldu...
Tavuklar
yumurtladıktan hemen sonra, sıcacıkken yumurta, gidip onu almak ta bir
güzellikti. Civciv oluşma sürecini gözlemlemek te...Yeni doğmuş buzağı
görmek...Hepsi çok güzeldi...
Cuma
akşamları mesai bitimi babamın ilçeden gelip köyde bize katılmasını beklerdik. Akşam
altı gibi minibüs yolu gözetlerdik. Babam çikolata, gofret ,sakız ,şeker vs
getirirdi. Koli ile gofret...O kadar çok çocuktuk ki, ancak koli paklardı
bizi...
Ağustos sonu eylül başı geldiğinde bahçe bostan toplanırdı köyde. Fasulyeler
kurutulurdu ya da konserve yapılırdı. Elmalar, erikler armutlar toplanıp reçel
yapılır ya da kurutulurdu. Kuşburnu pekmezi vazgeçilmezdi. Erişte ve
tarhana yapılırdı komşularla...Patatesler toplanırdı. Çökelikler,
peynirler, turşular yapılırdı. Buğdaydan un, bulgur vs.. .Üzüm yaprakları
salamura yapılırdı. Arılardan bal alınırdı, cevizler toplanırdı.
Arkadaşlarla ceviz toplayana yardıma giderdik.Toplamaya yardımcı olan çocuklara
ceviz verilirdi . Bulgur kaynatılırdı girge denilen kocaman kazanlarda. Kaynatılan
bulgurlar düz zeminde çullar üzerine kurusun diye serilir çocuklarda havyanlar
yemesin diye sergi başında beklerdi. Hoş bir gelenek hatırladım; tarlada ekin biçenlere,
öğle için yemek yapılıp ,ikindi de çay götürülürdü. Üç kişi
çalışırsa beş kişilik yemek, çatal, kaşık, bardak götürülürdü ki
"bir müslüman daha gelir yer içer "denirdi. Yan tarladaki ırgat davet
edilirdi mutlaka tarlaya en yakın ağaç gölgesinde çay içip yorgunluk
gidermeye...
Pişen sütü taşırmama görevi verilirdi evde. Süt pişer pişmez sıcak sıcak
içerdik. Kaymağını toplar biriktirirdik kahvaltı için. Klasik cümle olacak
ama her şeyin tadı bambaşkaydı o zamanlarda...Doğal beslenme oranımız yüksekti
...Kışlık çoğu yiyeceğimiz yazdan yapılırdı zaten. Reşadiye'deykende sütçümüz
olduğundan ev yapımı yoğurt yerdik.Yoğurt ve peynir benim vazgeçilmez
besinlerimdir zaten. Şimdi Gerede'de da ev yapımı yoğurt yiyebiliyorum.
Köyle bağımız kopmadı...Yazın yine köye gittiğimde dalından salatalık, domates,
biber koparıp, kahvaltı sofrasında taze taze yemenin zevkini yaşıyoruz .
Dilerim bitkisel zenginliğimiz
ölmez, doğal ürünlerimiz hep var olur, tadı
tuzu yerinde ürünler yer insanlarımız inşallah.
Sevgiler...