Sevgili arkadaşlarım
İlknur ve Kürşat’ın misafiri olarak iki yıldır gitmeyi planladığım İtalya’ya nihayetinde gidebildim.On gün sürdü
İtalya gezim…
Seyahatim esnasında arkadaşlarımla Roma’da İspanyol Merdivenleri'ni
,Venedik Meydanı ve Sarayı'nı ,Kolezyum'u ,Antik Roma'yı, kiliseleri ,müzeleri
,çeşmeleri gezdik gördük ve Dünya'nın en küçük enklav ülkesi Vatikan'ı ziyaret
ettik…Rönesans'ın doğdugu yer olan Floransa'ya gittik, ardından da Pisa
sehrine...Roma'ya dönüşü Tiren Denizi kıyısından yaptık.Bahsedildiği gibi bir açık hava muzesi olan İtalya aynı zamanda UNESCO'ca belirlenmiş en çok kültür
mirasına sahip ülkesiymiş ...
Gidilecek yerler hakkında önceden bilgi
sahibi olmak; hangi yapı ne için yapılmış, nasıl yapılmış bilmek, gezilen
mekana başka gözle bakmamı sağlıyor ...Edindiğim bilgiler gezime his katıyor...Hal
böyle olunca, Kolezyum'u gezerken gladyatörlerin savaşlarını, at yarışlarını
görüyor, insanların bağırışlarını duyar gibi oluyordum. Antik Roma'yı
seyrederken de Julius Ceaser'ın "sen de mi Brütüs " sözlerini duyar
gibiydim.Kolezyum yanındaki zafer takı karşısındayken Kral Konstantin'in Zafer
Takından geçişini ve halkın coşkusunu bende yaşadım sanki...Pisa Kulesi'nde
Galileo'nun düşme kanunlarını ispatlamak icin kuleyi kullanışını görür gibi
oluverdim.Michelangelo Tepesinden Floransayı izlerken yüzyıllar öncesinde O'nun
şehre baktığı yerden şehri izlemenin büyülü seyrini yaşadım.Gidilecek yer
hakkında bilgi edinip gittiğin vakit o saray sadece bir saray, o çeşme sadece
bir çeşme, o sütun sadece bir sütun, o heykel sadece bir heykel olmuyor benim
için.
Roma'ya cok yağmur
yağıyormuş ki ben şehirdeyken da yağdı.Eski zamanlarda su tahliye
sistemi iyi yapıldığından, şehirde hiç su birikintisi olmuyor.Şehir planlaması
öyle güzel yapılmış ki hayran olmamak elde değil.Tarihi doku çok iyi korunmuş,
restore edilmis bazıları aslına uygun.Yeni yapılar da tarihi dokuya uygun
yapılmış.Çok yüksek ve modern görünümlü binalar yoktu Roma'da...Tarihi yapılar sıkıştırılmamış.Zaten Roma
Avrupa’nın en geniş yüz ölçümüne sahip başkentiymiş.
Roma ve Floransa yolunda
araba kullanmak ayrı keyifti...Trafikte küçük ebatlı ve üç kapılı arabalar çok
sayıda...Motosiklet kullanımı çok yüksek.Yayalara öncelik var.Yolda yayayı
gören her türlü araç sürücüsü hemen duruveriyor, yayalarda aheste aheste
geçiyor :)Bizde yaya yolu kontrollü kullanırken İtalya'da sürücüler yolu kontrollü kullanmak, yayaya dikkat etmek zorunda.Engellilerinde kullanabileceği
otobüsler trafikteydi.Kaldırımlar tekerlekli sandalyelerin kullanımına
uygun düzenlenmiş.Bu sayede şehrin her yerinde olduğu gibi tarihi mekanlarda da
yaşlı ve engelliler dilediklerince geziyorlardı. Otoban yollar biraz pahalı
İtalya’da.Yerleşim yerinden geçiyorsa otoban , yol kenarına cam paneller
yapılmış yerleşim yerine çok ses gitmemesi amacıyla.
Ülke insanı turiste doymuş
biraz.Sonu gelmez bu turistlerin , gelirlerde gelirler nasılsa
havasındalar...45 milyon civarında turist gelirmiş her yıl ülkeye...Eserleri
yapan yapmış zamanında , koruyan korumuş, şimdi de öyle bir düzen kurulmuş ki, engelli
insanlar, yaşlılar, bebekli ya da çocuklu anne babalar, gençler herkes geziyor
İtalya'yı ,gezebilmeleri sağlanmış...
Her köşe başında kahve çeşitleri ,
bitki çayları içki ve hamur işlerinin
satıldığı barlar var.Bizim gibi demleme çay içmiyorlar.Siesta vakitleri var
birde İtalyanların.Siesta vakti gündüz 13:00-16:00 arası barlar dahil coğu
işletme mekanı kapanıyor.
Roma dondurması,
pizza çesitleri, makarna çesitleri, espresso ve diğer kahve çeşitleri, tiramisusu,
bol ceşitteki peynirleri denenmesi gereken yiyecek ve
içeceklerinden.Pizzalarını çok beğenmedim açıkçası.Pide çeşitlerimiz geldi aklıma, katmer, Reşadiye’nin çökeleklisi , pağacı; mis mis..Tanıtamıyoruz işte Türkiyemizin değerlerini Dünya’ya, üzücü…Tiramisuya bayıldım, zaten çok severim...Müslümanlar için büyük marketlerde helal et satışı yapılan reyonlar var .Ürünlerin
içeriğini okuyunca alkol ya da domuz yağı olup olmadığı belli oluyor.Ben
arkadaşlarımca bilinen güvenilir yerlerde güvenilir ürünleri yiyebilmenin
rahatlığını yaşadım.
Roma,
Floransa, Pisa, Livorno arasında yolculuk yaparken tarım alanlarını
gördüm.Zeytin çok yetiştiriliyor ülkede.Özellikle yağını kullanırlarmış
zeytinin.Üzüm bağları çok mumtazamdı.Çiftçiler Devlet'çe yetiştiriliyormuş
İtalya'da,öyle okudum.Tarım bilinçli yapılıyor belli.
İtalya yaşam
kalitesi çok yüksek ülkelerden...Askerlik zorunlu değilmiş.Üniversite sınavı
bazı bölümler hariç yokmuş.Arkadaşlarımın kızı Gökçe İtalya'da
okuyor.Haftaiçi ödev yok ,haftasonu da az ödev var.
Gelişmiş bir ülke
olduğundan çokça göçmen var Italya'da. Farklı milletlerden çocuklar bir arada
okuyor.Görsellikte ya da başka her türlü farklılıklara doğal yaklaşım var
insanlarda , bu sebeple insanlar rahat...Herkes kendi halinde, kendi
koşturmacasında, bu yüzden kimse kimseyle uğraşmıyor dedi arkadaşlarım..
Selamlaşma çok yüksek.Evden
çıkarken, eve girerken, kahve içmeye girerken çıkarken tanı tanıma fark etmiyor
herkes ciao ,ciao (çauv çauv/merhaba) deyip duruyor birbirine...
Tarihi alanlar kadar yeşil
de çok korunmuş gördüğüm gezdiğim yerlerde.Çevreye duyarlılık yüksek.Plastik
poşet kullanımı yok denecek kadar az marketlerde.Kağıt paketler içinde satılıyor genelde ürünler.Market
alış-verişlerinde de torbalar kullanılıyor.O torbalardan bizim marketlerde de var
ama kullanımı yaygın değil.Çöp konteynırları plastik, cam, karton atıkları
ayrıştıracak şekilde konmuş sokaklara.Diğer atıklar çöp poşetiyle kenara
bırakılıyor.
Modanın merkezi
İtalya..Armani,Versacce ,Dolce Gabbana bilinen İtalyan markaları...Roma'da ünlü
alış veriş yerleri var.Biraz pahalı ,indirim dönemine rastlanabilirse ne
mutlu...Ayakkabı imalatında önde olduğu bilinir İtalya'nın ...
Sokakta damak tadımıza uygun yemek bulmak pek kolay değil.Ben arkadaşlarımın evinde kaldığım için yemek sorun olmadı.Demleme çayda içebildim evde, çok özlerdim yoksa.Sabahları mükellef kahvaltımız akşamları leziz yemeğimiz vardı evde İlknur Hanımcığım sayesinde.Hatta Floransa gezimizde atıştırmalık mercimekli köfte bile yapmıştı güzel arkadaşım:)Akşamları Türk Kanallarını izledik, sohbet
ettik. Kendimi pek yurt dışında hissetmedim :)Harika misafirperverlikleri sayesinde çok rahat ettim.Rehberlikleriyle seyahatimde bilgilendim...Roma'yı gezerken İlknur Hanımcığım söylemişti; özellikle
gençler doğum günlerinde limuzin kiralayıp şehir turu yapıyorlarmış.Bu fikir
bana da hoş geldi , bir doğum günümü böyle kutlayabiliriz :)
Turizm ülkesi olduğundan orta
düzey İngilizce ile İtalya’da derdini anlatmak mümkün…
Gelirken uçakta gözlemlerimi değerlendirdim...Sanata çok önem verilmiş İtalya’da…Sanatçı, el emeği çok kıymetli görülmüş
ki hala öyle.Sıradan saç kesimi 35-50 Euro arasında değişiyor; saç kesimi , el
emeği diye bakıldığından…Tamir işleri de çok pahalıymış, yine el
emeği…Tanıştığım Türklerden de duydum tıp alanında Türkiye çok iyiymiş
İtalya’ya göre…Dinimiz gerekçe gösterilerek sanatla uğraşmak daha doğrusu insan resmetmek, heykel yapmak uygun
görülmediğinden bu anlamda sanattan uzak kalınmış ülkemizde.Kullanılan arabalar
, giyim tarzı vb olarak hiç farkımız yok.
İnsanlar arasındaki temel ayrıştırı unsurun din olduğunu
düşündüm.Dini inancımıza göre oluşan yaşam şekli temel farklılıkları oluşturuyor
sanki ,gelenek göreneklerde eklenebilir buna tabi...
Kuralları benimseme ve
uygulama oranları bize göre yüksek İtalyanların…Selamlaşmak bizim kültürümüzde
de inancımızda da gerekli bir hal ama İtalyanlar daha çok selamlaşıyor… Tarihi
yapılarını iyi korumalarına çok özendim.
İstanbul gibi bir şehre yeterince sahip çıkamayışımıza birkez daha üzüldüm
fakat İstanbul; yeterince ilgi görememiş, zamanında tarihi doku
hırpalanmış olsa da yine de birtane geldi bana…Yine de çok güzel.
Gezmek, görmek, tatmak, keşfetmek
zevkle yaptığım şeyler. Mümkün olsa tüm Dünya’yı dolaşsam ama fark ettim ki
gezip gördükten sonra oaraları ben koşa koşa ülkeme gelmek isteyeceğim…Alıştığım
tatlardan, mekanlardan, insanlardan uzak kalmak istemeyeceğim…
Türkiyemizin kaç medeniyete mekan olmasından
kaynaklı renkli bir tarihi dokuya sahip olmasını düşündüm.İstanbul'da neler var malum, Ege’de
Helenistlik Dönemden eserler…Mardin'de taş evler ,Urfa , Ürgüp, Konya…Her yerde
farklı bir doku…Geç kalınmış bir bilinçlenme var, ama inanıyorum ki daha da
iyi olacak her şey…Tarihi dokumuza hak ettiği özeni bundan sonra daha da
gösterebilirsek, tarihi ve kültürel değerlerimizi yeterince tanıtabilirsek
Dünya’ya, bacasız sanayi olarak adlandırılan turizmden Ülkemizde muhakkak ki
hak ettiği payı alacaktır…
Bir arkadaşımdan duymuştum “gezmek
para meselesinden ziyade bir kültür meselesidir” demişti.Fırsat buldukça
öncelikle çevremizden ,ülkemizden başlayarak diğer ülkelere doğru keşiflerde
bulunmak her halde müthiş bir entelektüel birikime sebep olacaktır.Uygun tur
şirketleri ile hiç zor değil gezmek…Farklı keşiflerle huzurunuzda olmak
dileğimle…