28 Mart 2012 Çarşamba

FETİH 1453

            Çekildiğini öğrendiğim andan itibaren izlemeye can attığım Fetih 1453 Filmini nihayet geçtiğimiz hafta sonu izleyebildim.Kahramanlıklarla dolu tarihimizden seçilmiş konular neden film ya da dizi olmuyor diye hep konuşulurdu. "Kuruluş" dizisi ve yakın zamanda çekilen "Muhteşem Yüzyıl" hariç  başka ciddi bir yapım görememiştik.
     Nihayet şanlı tarihimizin mihenk taşlarından biri ki belki en önemlisi İstanbul'un Fethi filmleştirildi.Önce dizi çekimi sonra finali sinema filmi geleneğinin aksine Eylül ayını takiben Fetih 1453 Filminin dizileştirileceğini okumuştum ,inşallah gerçekleşir.Bu arada TRT 1 de Bir Zamanlar Osmanlı -Kıyam dizisi ile de Lale Devri ve Patrona Halil İsyanı anlatılıyor.Tarihi dizi ve sinema filmleri artıyor ne güzel.Tarihi gerçeklerin beyaz perdeye yansıtılması tam bir ayna şeklinde olmasa da hata olamasa da İlber Ortaylı'nın Muhteşem Yüzyıl'a dediği gibi yine de yapılması güzel diyorum bende.Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığına uyarcasına dikkatlerin tarihimize çekilmesi sağlandı ne mutlu.Dizi ya da filmlerde şu eksik, bu abartılmış denince insanlar tarihi bilgilere yöneldi en azından yanlışsa doğrusu neymiş diye bakmak için.Günlük sohbetlerde tartışma konusu oldu tarihimiz.Geniş kitlelerce bir farkındalık oluştu ne güzel.
   Tarih okumalarımdan bildiğim Osmanlı'da padişahların bir meslege yönelmelerinin gelenek olduğudur.Sebebinin, Peygamberlerinde mesleklerinin oluşu ve Ahilik Teşkilatına önem verilmesi olduğu yazılır.Fatih Sultan Mehmet'te top dökümü işini kendine meslek seçmiş.Filmde Macar Urban Usta ve evlatlık kızının top dökümü öne çıksa da Sultan Mehmet'in derin çalışmaları varmış top dökümünde.Fethi kendine amaç edinmiş ve hedefine inanılmaz kilitlenmiş olarak gördüm Sultan Mehmet'i.Düşmanı Bizans'ı yıkmak için tüm detaylara önem vermiş.Düşmanı iyi tanımak anlamında düşmanının dinini,tarihini,dilini iyi öğrenmiş.İnatçı ve hırslı bir kişilik sergilediği gözüküyor filmde.Haritacılığın hobisi olduğunu okumuştum ki gecesi gündüzü Fethi planladığı harita üzerinde geçiyor bir süre.Şehzadeliğinden itibaren çok iyi yetiştirilmiş Sultan Mehmet.Zamanının dillerini öğrenmiş Arapça Farsça,Yunanca ,Latince gibi.Adeta fetih sırasında başka ülke ve dış etkenler tarafından rahatsız edilmemek için gerekli önlemleri almış.Fethe çok inanmış.Haliç'e zincir çekilmesi nedeniyle donanmasını hareket ettiremeyince tüm "olmaz, imkansız" seslerine ragmen amacına  yüksek derece kilitlenerek ve risk alarak inanılmaz, muhteşem fikrini hayata geçirip koca donanmayı bir gecede karadan yağlı kazıklar üzerinden kaydıra kaydıra Haliç'e indirmesi harikulede bir hal.Oradaki gayret ve şehitleri görünce çok etkilendiğim "bu memleketin her taşı için bir baş gitmiştir" sözü aklıma geldi yine.Fetih'ten sonraki hoşgörüsü de malum zaten...Hoşgörü bir nevi Osmanlı'nın sonunu hazırlamış dense de atalarımın hoşgörü ve adaleti gurur duyduğum özelliklerinden olmuştur.Osmanlı Tuğrasının üzerindeki aşagı dogru üç çizgisinin "üç kıta" ,yana dogru uzanan iki çizgisinin de "hoşgörü ve adalet"i simgelediğini okumuştum.Yani hoşgörü ve adaletle üç kıtaya hükmettiği belirtilmek istenmiş. 
      İnsan filmden çıkıp sinemanın koridorunda yürürken düşünüyor biz kimlerin torunlarıyız...Atalarımız neler başarmış inanç ,azim ve kararlılıkla diyor...Damarlarındaki kanı kabarıyor insanın ,derin bir iç çekip yapacakları için güç buluyor kendinde... Atatürk'ün dediği gibi "muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut" gerçekten... 

5 Mart 2012 Pazartesi

EV HANIMLIĞI -BEYLİĞİ

               Gerçek bir ev hanımı olmak bakıyorum da hiç kolay değil...Eski zamanlarda daha zormuş ,duyuyorum.Kadınlar sabah erkenden kalkar ahırdaki hayvanlarla ilgilenir sonra Allah ne verdiyse kahvaltıyı hazırlar sonra tarlaya ya da bahçeye çalışmaya gider akşam yine hayvanlarla ilgilenirmiş...Yemek hazırlarken  bir yandan da çocuklarla bakarlarmış .Elde çamaşır yıkama ayrı zor iş.Yemekleri soba ya da ocak ateşinde pişirme ayrı iş.Yoklukta bir yandan...Akşamdan yıkanan elbiseyi, ikinci bir elbisesi olmadığından,akşamın sabahın daha kurumadan giyenleri duydum.
              Eskiye nazaran kolaylıklar gelse de günlük yaşama, ev hanımlığı yine zor.Bir sürü temizlik malzemesi var mesela.Hangi malzeme hangi iş için kullanılmalı bilmek lazım.X sıvısı ile iki saatte temizlediğiniz yeri Y kir çözücü ile iki dakikada temizleyebiliyorsunuz.Cam silerken ya da toz alırken kullandığınız bez; kendinden küçük bir kısmı temizlenen zeminde bırakabilir, yüzeyi pırıl pırıl temizleyebilir,hangisi kullanışlı bilmek lazım işte...
             Çogu elektronik eşyamızın 10 özelliği varsa kullanılan özellik 2-3 tane olabiliyor.İyi bir ev hanımı örneğin son model aldığı çamaşır makinasının  özelliklerini bilir.Televizyonunun,mikro dalga fırının ,ütünün...Kısaca tüm elektronik aletleri tam kapasite kullanabilmeli iyi bir ev hanımı...
              Kendi sağlığı ve ailesinin sağlığı ellerinde olduğundan ev hanımının, doğru beslenmeyi bilmeli.Hijyenik yemek yapabilmeli ,saglıklı besinleri vitamin degerlerini koruyacak şekilde dogru pişirebilmeli.Yiyecekleri birbiriyle uyumlu sunabilmeli;mesela et varsa yanında mutlaka salata olması gerektiğini bilmeli...
            İyi ev hanımı buzdolabını iyi yönetebilmeli.İsraftan kaçınmak anlamında, gereken ve yeterli derecede yiyecek almalı.  Sebze alış verişi yapmadan önce buzdolabının sebzelik bölümünü temizlemeli ki alınan sebzeleri doğru düzgün ve temiz şekilde dolaba yerleştirebilsin.Kişi sayısına göre yemek pişirebilmeli.Kalan yemeklere eşlik edecek yeni yemekler yapabilmeli ki israf olmadan kalan yemek yenebilsin.Yemeklerine sevgi katabilmeli.
           Her zaman mutfagında bir kağıt kalem olmalı ki eksikleri not alabilsin ve benim gibi markete gittiğinde "neydi ne alacaktım, unuttum bak" dememeli...Uygun fiyata en kaliteli ürünleri alabilmeyi seçebilmeyi bilmeli.
             Çocuklarına düzeni öğretebilmeli...Uygun yaşta çocuklarını mutfaga sokup sorumluluk verebilmeli.Birlikte kek yapmalı mesela çocuklarıyla...Sonra o çocuklar büyüdüklerinde mutfagı rahat kullanabilmeli...İyi ev hanımı büyük yemek daveti verebilmeli,mutfaktaki yemek-pasta-tatlı-tuzlu portföyü geniş olabilmeli... Çekirdek aileyle, geniş aileyle, dost akraba ile mutlu sofralar oluşturabilmeli...
            Çamaşırları renk ve kumaş uyumuna göre doğru deterjan ve yumuşatıcı ile yıkayabilmeli ve kurutabilmeli ki severek kullanılan giysiler uzun ömürlü , mis kokulu ,rengi atmamış şekilde kullanılabilsin...Dolapları ,çekmeceleri düzenli olmalı.
            İyi ev hanımı bunca şeyi yaparken bakımlı olmalı.Hoş bir eş ,hoş bir anne olabilmeli...Yorgun olsa da gülümseyebilmeli.Zarif,nezaketli ve düşünceli olabilmeli...Ahlaki incelikleri çocuklarına işleyebilmeli nakış nakış...Çocuklarına, eşine küçük süprizler hazırlayabilmeli...En basit ve masumane ;mısır patlatıp iyi bir film seçip izleyebilmeli eşiyle...Çocuğu ders çalışırken bir fincan kahve bir dilim çikolatalı kek götürüp kolay gelsin öpücüğü kondurabilmeli yüzüne...Eşiyle maç izleyebilmeli hatta maça gitmeli :) 
           Sanattan anlamalı ,ince zevkli olmalı...
           Çocuklarını okula, eşini işe bırakabilmeli :)Pikniğe giderken birşey unutmamalı...Kitap okumalı...
          İnternet kullanabilmeli...Gündemi takip ederek birey olarak farkındalıklarını dile getirebilmeli, fikir ve düşüncelerine vücud buldurabilmeli....Birde ibadetlerini yerine getirebiliyorsa tam süper olur...
          Bu işin okuluda yok...Tamamen hanımefendinin kendine kalmış...Kendini yetiştirmesine ,etrafını gözlemlemesine ,kişisel çabasına kalmış bir durum...Birde genetikte olmalı sanırım.Bazı bayanların ruhunda var bu özellikler...
           Ev Beyliği...Bu iki kelimeyi ilk defa bu yazımda yanyana gördüm ,yazdım :)Bekar yaşayan bir sürü beyfendi kendi evinin beyi değil mi...Elektronik eşyaları onlarda kullanıyor.Yardımcı bayanları olabilir temizlik vs için ama kendi başlarının çaresine bakanları biliyorum.Çok güzel yemek yapanları...Tertipli düzenli bir ev hayatını sürdürenleri var;akraba ya da arkadaşlarımdan biliyorum...
             Karı-koca için geçenlerde Üstün DÖKMEN'den duyduğum bir sözü paylaşayım.Bir erkeğin "eşime yardımcı oluyorum"  cümlesini hiç sevmiyormuş ."Yardımcı olmak değil paylaşım olsun istiyorum" diyor DÖKMEN...
            Bu yazımdan sonraki duam; sorumluluklarını bilen,bunları istek ve sevgiyle yerine getirebilen hanımefendi ve beyfendiler ile karşılaşmış olmuş/olacak  olmanız  -ve olmam tabi- temennisiyle....                                                                                                                      Sevgiler...

               

EV’Lİ OLMAK


         İnsanın evi gibisi yoktur değil mi?Kendini rahat ve güvende hissettiği mekandır insanın evi…Kendi  yurdu ,devletidir , sıcaklık ve huzuru, özgürlüğü hissedebildiği yerdir insanın evi . Nereye gidersem gideyim evimi çok özlüyorum…Bu hep böyle olmuştur istikbalde de muhtemelen böyle olacaktır…       
         Yazları kısa süreli köye giderdik demiştim.Köyde ilk evimiz ahşap-toprak ve taş karışımıyla yapılmış bir evdi.Şuan orada yaşamıyoruz yeni köy evimiz var ama eski  evin hatıraları tadı hep sohbetlerimizde.Annem  “eskide olsa kendi evim olsun ,ekmeğimi alıp köyüme gidince kendi evimin kapısını açayım” derdi.Anladım ki sonra,” eski de olsa bana ait olsun, başkasının köşküne girmektense kendi eski evine gireyim “istemiş annem.
        En güzel ev içinde en çok huzurun olduğu evdir bence.Boğaz’da yalıların olsun ya da Caprice Gold Otel’de bir dairen, içinde mutlu ve huzurlu olamadıktan sonra mekanın şatafatının ne önemi var ki…Bir evi güzel yapanda  içindeki insan ya da insanların mutluluk sesleri değil mi… Anadolu Sigorta’nın reklam filmi sloganını çok sevmiştim “evdeki huzur, mutluluk budur”..
         Reşadiye’deki evimizide çok sevmişimdir.Kutu gibi bir ev…İçi hatıralarla dolu…Kendimce bir prensip ;içimden gelerek yaptığım birşey;arkadaşıma gittiğimde gece kaç olursa olsun evime dönmeyi isterdim ,hala da öyledir.Gecenlerde okudum ,İslami açıdan eve dönüş saati ,yatsı ezanından sonraki bir saati geçirmemekmiş JYaz ve kış aylarına göre saat değişiyor yani…
       Üç yıldır kendi evim var.Lojmandayım ama içi benim evim,bana tahsisli şuanda J.Dostum ,Aslıcığım bana ilk evimi kurduğum zamanlarda” şöyle evine girmek, anahtarınla kapını açmak ve anahtarı yerine bir hava ile atıvermek ne güzeldir” demişti.Evet , aynen öyle…Evime eşya alırken düşündüm , geçici bir iki parça eşya mı alsam yoksa imkanım dahilinde olabilecek eşyaların en iyisini mi alsam diye…Sordum,düşündüm ve “b” seçeneğini seçtim.Şimdi de iyi ki “b”yi seçmişim diyorum.Neden mi ?Son iki aydır Doğanşar’dan dışarı çıkamadım..Zamanımın çogu Doğanşar’da evimde geçti geçiyor.Çok vakit geçirdiğim yer olan evimin olabildiğince konforlu olması güzel oldu benim için.Sevdiğim bir evimin  olması beni mutlu ediyor.Yaza tayinim çıktığında daha yoğun olacağım bir yere gidecek olsam da ,dışarıda daha çok vakit geçirecek olsam da inanıyorum ki evime koşa koşa geleceğim…
       Ablamdan duyduğum ve çok sevdiğim bir bilgi paylaşayım.”Evine çağırdığın misafirler ,koltuğunda oturduğunda ,çatalını kullandığında vb,  eşyalarının sadakasını da vermiş olurmuşsun”demişti.Misafir ağırlamakla evinin sadakasını verirmişsin  aynı zamanda. En sevdiğim şeylerden biridir misafir ağırlamak…Arkadaşımı dostumu ağırlamakta çok güzel ,ailemi de…Özenip sofra kurmak,hoş sohbetler etmek evimde ,evimin bereketi gibi geliyor …
        İnsanın evinde herşey güzel…Evini temizlemek , temizlediğin evi şöyle bir izlemek,kendi mutfağında yemek yapmak ya da “bugün hiçbirşey yapmıyorum ,keyif yapıyorum” demek ne güzeldir  evinde…Kış günü   elindeki çay bardağından çayını yudumlarken camdan lapa lapa yağan karı izlemek evinde;sevdiğin bir arkadaşınla  koltuğa kurulup güzel bir film seçip izlemek ;pazar sabahı biraz geç kalkıp kahvaltı sonrası ayaklarını uzatıp birşeyler okumak,tv keyfi yapmak…Kısacası evinin keyfini çıkarmak…
          Dünyada iman Ahirette mekan gereği ,Allah bana ve yazımı okuyan herkese bir ev satın alabilmeyi ,o evi güzelce döşeyebilmeyi,içinde  eşi ve çocuklarıyla huzurlu mutlu yaşayabilmeyi, geniş ailesiyle dost ve akrabalarıyla neşeli bol muhabbetli günler geçirebilmeyi nasip etsin inşallahhhhh…SEVGİLER