Kendimi şanslı gördüğüm hallerden
biridir evimizde bir kitaplığın, çocukluğumda kitapların olması…
Babam memuriyetinin ilk yıllarında nerdeyse her
maaş aldığında bir kitap almış. Beş raflı, oldukça büyük bir kitaplığımız vardı
evimizde. Siyasi kitaplar, tarihi
kitaplar, edebi kitaplar, ansiklopediler…Türkiye Gazetesi’nden gelen kitaplar;
Sevgili Peygamberim serisi, Rehber Ansiklopediler, Evliyalar, Padişahlar,
Osmanlı ve Selçuklu'yu anlatan kitaplar…Mektubat, İlmihaller, Necip Fazıl’ın tüm serisi…ve evimize
her gün gelen Türkiye Gazetesi, her hafta cuma günü yayınlanan Türkiye Çocuk Dergisi ...
Ödevlerim ile ilgili bilgileri de dini bilgileri de ilk
babamın kitaplarından öğrenmiş oldum. Bir sorum olduğunda babam biliyorsa
cevapladı bilmiyorsa kitaplardan bakmamı sağladı. Bilgiyi
kaynağından öğrenmeyi, araştırmayı sanırım o günlerde öğrendim. Babamı kitap okurken, gazete okurken
görmek, okuduklarını anlatması, konuşmalarına okuduklarından alıntılarla
başlaması, şiirlerden dizeler söylemesi bana çok güzel gelirdi…
Ortaokul yıllarımda öğretmenlerimden, arkadaşlarımdan ödünç
kitaplar alıp, okuyup geri verdim; matematik öğretmenim Meliha Adak’tan Mazi
Kalbimde Yaradır kitabı, yine kendisinden Şeker Portakal kitabı, ilk arkadaşım
diyebileceğim sevgili Nuran’dan Pearl S.Buck / Ana romanı…Şeker Portakal’ı o kadar sevdim
ki… Acımak/Reşat Nuri Güntekin… O kitaptan da o kadar etkilenmiştim ki…Kitabı
okumaya gece 22.00 civarında başlamıştım. Uykudan gözüm kapanana kadar okudum. Uyumuşum...Sabah
uyanır uyanmaz kaldığım yerden devam edip bitirdim. O kitapları okurken sanki
olaylar yaşanıyor bende bir kenarda onları izliyor, karakterlerle mekanlarla iç
içeymişim gibi geliyordu. Kitaplardaki karakterler tanıdığım insanlardı sanki. Kitabı bitirdiğimde
de onlardan ayrılmışım gibi gelir,
üzülürdüm. O yıllarımda genelde hikaye
ve romanlar okudum. Sanırım hayal gücüm biraz gelişti o kitaplarla….
Lise yıllarımda farklı görüşlerde öğretmenlerim oldu. Özellikle tarih öğretmenlerimizin geçmişi
değerlendirmelerindeki farklı bakış açılarını duymak, aynı olaya da farklı açılardan yaklaşan kitapların varlığını gösterdi
bana...
Üniversite yıllarımda ders kitabı okumaktan başka kitap
okumaya fazla fırsatım olmadı. İşe başladıktan sonra öncelikle İstanbul seyahatlerimde sonra internet alışverişiyle, sonra avm kitap marketlerinin yaygınlaşmasıyla kitaplar almaya başlayıp okumaya yoğunlaştım yine.
Son yıllarda okuduğum kitaplar tarih, edebiyat, siyaset,
din, kişisel gelişim içerikli oldu genelde.
Elimden
bırakamadığım kitaplardan biri Hayati İNANÇ’ın Can Veren Pervaneler oldu…Bir
öğle arası evimde başladım kitaba. Daireye giderken kitabı bırakamadım, yanıma
aldım. Odamda masa üzerinde okumam gereken yönetmelik duruyorken kitabı okumak
olmazdı ama dayanamadım. Yönetmeliğin üzerine koyup okudum kitabı. Dairede
yönetmelik içinde Can Veren Pervaneler kitabını okumak biraz mahçup etti beni
bana, ders kitabı içinde Tommiks Teksas okuyan çocukları anımsattı hatta;
birden güldüm kendime…
Kitap
okurken önemli gördüğüm yerlerin mutlaka altını çizerim. Kitap bitince altını
çizdiğim yerleri tekrar gözden geçiririm. Kitabı aldığım günün tarihini ilk
sayfasına, okuyup bitirdiğim günü de son sayfasına yazarım. Bunlar benim kitap
okurken ki alışkanlıklarım.
Okumak
ne güzel şey gerçekten…Yalnızlığını alır…Bilgi katar...Hayal gücü katar…Farklı ülkeleri
tanırsın, farklı karakterleri tanırsın, ufkun genişler…Farklı açılar görürsün…Düşündürür,
konuşman gelişir, yazman gelişir okumakla…İşinle ilgili okursan mesleğinde
gelişirsin…Konuşmanda alıntılar yaparsın okuduklarından, zevkle dinlenirsin
edebi konuştuğundan…Sohbetlerin özlenir…Görgün, kültürün artar…Fikirlerin
genişler…Anlama, kavrama ve çözme yeteneklerin artar.
İnsanları
değerli kılan unsurlardan biri değil mi kitap okumaları…Kütüphaneler, kitap
mağazaları, özellikle eski kitap satan sahaflar ya da küçük kitap dükkanları; çok
harika yerler değiller mi? Her biri bir dünya olan o güzelim kitapları okumak,
başka okuyanlar ile kitabı tartışmak, okumayanlara anlatmak muhteşem değil mi? Çayınızı
kahvenizi elinize alıp bir de güzel müzik açıp evinizin sakin bir köşesinde ya
da bir bahçede kitap okumanın verdiği huzur, tat kaç şeyde var? Ben kendim bu
tadı yeteri kadar yaşayabiliyorum mu ki
?
Kendini geliştirmenin, ülkeni geliştirmenin, insanlığı geliştirmenin ana unsurlarından biri okumak...Dünyanın en zengin insanlarından biri olan iş insanı Warren BUFFETT zamanının %80'ini okuyarak geçiriyormuş. Bill GATES günlük kitap okumalarının dışında yılda iki haftasını sadece kitap okumaya ayırıyormuş.
İlk
emri “oku” olan bir dinin mensubu olarak, Fatih gibi ilmi ile çağ kapayıp
açmış, Atatürk gibi dünyanın saygı duyduğu bir lider olup sayısız kitap okumuş
atalara sahip olan bizler okumanın hakkını neden yeteri kadar veremiyoruz acaba?