24 Aralık 2011 Cumartesi

YURT GÜNLERİNDEN...

         Bir önceki yazımda "yurtta kalmak ayrı bir yazı konusu olur" demiştim.Bu akşam yazayım istedim.
        1995-1999 arası dört yıl kaldım yurtta.H.Ö. Sabancı Kız Yurdu idi benim yurdum..O zamanlar Ankara'daki en güzel yurtlardan biriydi.24 katlı bir binaydı.1048 kişi kalabiliyordu hatırladıgım.8 kişilikti  odalar.2. kat 5. oda da kaldım 4 yıl, hep aynı oda hep aynı yatak.Aynı oda ve aynı yatakta kalmak çok kolay birşey değildir yurtta çünkü öyle şeyler olabilir ki ya gönderirler seni odadan ya da gitmek istersin.
        İlk senemde oda arkadaşlarımın biri hariç hepsi son sınıftı.Ben 17 yaşımdaydım 27-23 yaşlarıydı sanırım diğer arkadaşlar.Genelde Mesleki Egitim Fakültesi öğrencileri vardı odamda.Kız Meslek Liselerine öğretmen olmak için oradaydı çogu.Giyim Ögretmenliği ,beslenme vs bölüm ögrencileriydiler.Hiç çalışma salonunda görmedim onları.Ben onlara göre hep ders çalışıyordum.Çok sigara içerlerdi odada.Benim gibi birinci sınıf olan arkadaş yan odaya geçti , dayanamadı :)Dayanılacak gibi değildi aslında.Bende sabır mı desem sabitlik mi desem vardır birşey gitmem bırakmam öyle kolay kolay...Abla sayılırdı onlar bana yaş olarak.Problem yaşamadık ama zor geldi onlara alışmak,.Gece geç saatlere kadar ışık sönmezdi ,ışıkla uyumayı öğrenmek gerekti.Serpilciğim sağolsun 15 gün aynı odayı paylaştık ama ilk günlerimde çok yanımda oldu,yardımcı oldu bana.Ankara'ya çok gelmiştim ama evinden ayrılıp yurtta kalmak başka birşeydi.Tek dolabın var tek alanın yatagın...Dolabını kilitli tut,çantanı cüzdanını koru , temizliğe çok dikkat et hasta olmamak için vs vs...İlk zamanlarda öğrendiğim şeylerden oldu.Yurt yemeklerine alışmak ta zordu.
        İkinci yılımda oda arkadaşlarım mezun olup gidince yeni gelenler birinci sınıf oldu genelde.Odanın en kıdemlisi dogal olarak ben oldum:) İlk yılın verdiği tecrübeler ,yurda,okula Ankara'ya alışmanın verdiği rahatlıkla sonraki yıllar daha rahat geçti.Çok farklı karakterlerde oda arkadaşlarım oldu.Aklı başında olanda vardı aklı havada olanda...Memleketinde çok sıkılmış ,yurda gelindiğinde nereye gideceğini ne yapacağını şaşıran kızlar vardı katta.Sonları pek iyi olmadı.Daha o yaşlarda çok acı şeyler yaşadıklarına şahit olduk.
       İkinci yıl kurallar koyduk odada.Mesela gece 24:00 'da odanın ışıgı sönsün uyumak isteyen rahat uyusun dedik.Odanın temizliği ile ilgili kurallar vs.
        Cep telefonu kullanımı yaygın olmadığından arayan yurt numarasından arardı bizi.Düşürmek zor olurdu arayan için.Bizde ankesörlü telefondan kartla arardık sıra bekleyerek ailelerimizi.Çok ilkel geliyor şimdi ,dakikkalarca telefon sırası beklemek.
          Bizim kattan bir kıza annesi ne zamandır ulaşamamış.Kız arkadaşta yanlış şeyler yapan biriydi.Çok geç saatte gelir yurda ,çok zaman dışarda kalırdı vs.Annesi aradığında katta telefonu ben açmıştım.Anne agladı ,ulaşamıyorum kızıma, söyleyin akıllı olsun ,yanlış şeyler yapmasın gibi şeyler söyledi ,bana kızını sordu.Konuşmadım ben ama o biliyordu sanki herşeyi.Çok üzülmüştüm o zaman.Siyasi görüşlü insanlar yaklaşır kendi düşüncelerine çekmeye çalışırdı yeni gelenleri.Görüşlerini empoze etmeye çalışır , eylemlere davet ederlerdi .Yanlış ve kötü şeyler yapanlarda kendilerine ortakçı ararlardı, uzaktan gördüğüm.Tuzaklara düşmemek dikkatli olmak lazımdı.Şükür olabildik.Ailesiyle iletişimi güçlü,okuluyla dersleriyle uğraşan ,elindeki parasını ihtiyaçları çerçevesinde kullanan, parasıyla yetinebilen,gecelere akmayı marifet saymayan kızlara pek kimse yaklaşamazdı zaten.Kendini korumayı ,iyiyi kötüyü   ayırt etmeyi ilk orada gördük sanırım.
          Yurt benim için ders çalışma yeri sayılırdı.Sınavlarım yoksa akrabalarımda kalırdım, özellikle haftasonları.Vize final zamanları yurttta kalırdım sadece.Birinci kattaki çalışma salonunda yerim belli olurdu sene başından.Derslerim kolay değildi bana göre.Çalışma salonuna ki biz kısaca ÇS derdik gitmezlerdi pek oda arkadaşlarım.. Özenirdim bazen onlara yatak üzerinde walkmenlerini kulaklarına takarak vize final ödevlerini hazırlarlardı.Tıpçılar,hukukçular birde bizim fakülte vardı ÇS de.Hep her dönem derdim ki bu dönem sıkışmamak için programlı ve erken çalışma yapacağım finallerde sıkışmayacağım diye ama nafile...Hiç yapamadım, hep sıkıştım.Ben genelde sabah çalışırdım.Çalar saati kurar , sabah erken kalkar inerdim çalışma salonuna.Isıtıcı ile kahve hazırlardım tabi önce kendime.Yorgunluk uyku öyle çökerdi ki sade-klasik kahve bile hayır etmezdi göz kapaklarımın buluşmasına.Çalıştıgım masa Konya Yolu'na bakardı.Konya Yolu'ndan tek tük araba geçerken günün aydınlanmasına dogru  yogunluk başlardı.Araç sesleri hala kulagımda.Çalışabildiğim kadar çalışıp odaya çıktıgımda apar topar hazırlanmaya başlardım.Oda arkadaşlarım sınav için başarılar diler,Allah yardımcın olsun,zihin açıklığı versin dileklerine ammiiinnn diyerek çıkardım odadan.Yurda dönüşte de "nasıl geçti sınavın" cümlesiyle karşılardık.Final zamanı herkesin "tipi kayardı" :).Ölesine saçını toplar öylesine şeyler giyerdik kızlarla .Sıcak su belli saatlerde verilirdi ,banyo saatleri belliydi ,sınav zamanı banyo sırası beklemek ayrı bir dertti.

         Memlekete gidenleri ugurlamak ,gelenleri karşılamak vardı gelenekte.Evden gelenler boş gelmezdi tabi ,dolmalar pastalar börekler :) Evden gelmiş her yiyecek çok tatlı gelirdi hepimize.Birlikte kahvaltı yapar yemek yerdik yemekhanede.Özellikle ramazan aylarında.Kandillerde oruç tutardık.Kandillerde bile nasıl yemek sırası olurdu.Sırada sohbet ederek beklerdik.Oruç tutanın çok olması hep hoşuma gitmiştir.Masaya oturdugumuzda iftara az kalmış olurdu.TV den Ankara için iftar vaktinin geldiğini görürdük  Kocatepe'den başlayan ezan ve Ankara görüntülü TRT yayını eşliğinde, hala aklımda.Birlikte sahur yapardık bazen odamızda bazen yemekhanede.Bazende hep birlikte dışarıya yemege giderdik.Erkek arkadaşıyla ilk buluşmasına gideni giydirir süsler ugurlar, geldiginde başında toplanır detayları dinlerdik...Bazen derdi olanı dinlerdik,bazen mutlulugunu paylaşmak isteyeni.
       Elde çamaşır yıkamayı hiç sevmem pek yıkayamamda zaten.Akrabalarımın olması büyük şanstı o yüzden,yıkanması için onlara götürürdüm çamaşırlarımı hep.Nilüfer görme engelli bir arkadaştı.Öyle güzel çamaşır yıkardı ki yumuşatıcısını eklerdi bekletirdi vs.Hisleri çok gelişmişti görme engelli arkadaşların.Nilüfer birgün kolumdan tuttu ,bilegimden dirsegime kadar yokladı eliyle kolumu ,sonra "maşallah kilon yerinde senin" demişti :)Başka görme engelli arkadaş çok güzel ud çalardı.Bazı akşamlar  dinlerdik.

       Yurtta çok kız vardı her tipten her türden...İnsan kendine uygun olanları seçebiliyor.Dogru tercihler dogru arkadaşlıklar seçimi için iyi bir deneme noktası yurt.Aileden uzakta tamamen kendi kararlarınla...

        Özellikle memleketten geldiğimde yurdun giriş kapısına vurdugumu hatırlıyorum :(...Bu okul biter mi bu yurttan gider miyim derdim, geçti gitti hepsi...

          Yegenimden de duyuyorum şimdi.Yurttlar çok değişmiş.Odadaki yatak sayısı azalmış.Çalışma masaları konmuş odalara.Çamaşır makineler alınmış.Bilgisayar odaları açılmış.Kuaför hizmeti sunuluyormuş.Yemekler daha düzelmiş.Gece gündüz sıcak su verilmeye başlanmış.12-13 yılda olsun bu gelişmelerde, daha çogu olsun hatta.
           Akşamüzeri Suat KILIÇ'ın konuk oldugu bir program gördüm.Yurtlardan sorumlu bakan ya kendileri.Twitter'da takipçiyim sayın Bakan'ın.Öğrenciler dileklerini sıkıntılarını yazıyorlarmış sayın Bakan'da Genel Müdüre talimat veriyormuş hemen.Hatta Genel Müdür'de Twitter hesabı açıp sayın Bakanı takibe almış , Bakan talimat vermeden O erkenden geregini yapmaya başlamış öğrenci isteklerinin :) 
            

10 Aralık 2011 Cumartesi

ANKARA''DAKİ BEN'LER

      Bebekken  gitmeye başlamışım  Ankara'ya.Hala da senede birkaç kez bir şekilde gidiyorum.

      Küçükken çok sevmezdim Ankara'yı.Çünkü hep hastaneye giderdim.Hastanede kalmak , ameliyatlar hoş gelmezdi doğal olarak.Şartlar gereği tek başıma kalmam gereken anlar oldu hastanede, 6-7 yaşlarında hatırladığım.Halam her gün birkaç saatliğine yanıma gelirdi.Geliş saatini ,gelişini camda bekler giderken Numune Hastanesi'nin balkonundan gidişini izlermişim.Uzaklaşınca halam arkasına bakarmış hergün aynı noktadan, el sallarmışız karşılıklı.Hüzünlenirmiş halam.Ameliyat olduğumda kalırdı halam yanımda.Ameliyattan birgün önce" aç kalacak" yazısı asılırdı yatak başıma.Bir keresinde ertesi gün ameliyat olacağım söylendi.Halam ve babam sabahtan geleceklerdi.Onlar gelmeden ameliyathaneye çıkmam gerekti ameliyata hazırlanmam için.Aynı odada kaldığımız bayan yardımcı oldu bana.Hiç ağladığımı hatırlamıyorum.Çıktık ameliyathaneye.Sıramı bekledim.O arada hemşire geldi ameliyata girmeme az süre kala."Babanlar seni görmek istiyor" dedi,kucakladı,  ameliyathane kapısına götürdü.Ben sevinçliydim onları gördüm diye gülümsüyordum;onların da geç kaldık,seni biz çıkarmalıydık diye gözleri dolmuştu.
     
           Kuzenim Şule ile çok vakit geçirdik küçük bir kızken Ankara'da.Pek anlaşamazdık o vakit.Çekişilmeden pekişilmezmiş misali şimdi güzel bir bağımız var.İki tekerlekli bisiklete biniş denemelerimiz aklıma geldi.Kaç kere düştüm kimbilir.Bisiklet lastiği üstündeki demirin bilegimi soyması...Şule arkadan tutar ben sürmeye çalışırdım.

           Okul tatillerinde giderdim arada Ankara'ya.Sonraa Ankara'da  üniversite kazandım.17 yaşımda yine Ankara'daydım.Bir ürkeklik vardı her ne kadar Ankara çok bildiğim bir yer olsada.Fakültem Beşevler'deydi kaldığım yurt Sabancı Kız Yurdu'ydu.Yurtta kalmak çok zor geldi ilk başlarda.Durmadan ağlardım.Ağlamalarıma dayanamayan ve birascıkta kızan babam "tamam , bırak okulu gelip alıyorum seni" demişti.Ağlamayı kestim tabi :)

       Yurtta kalmak  kolay birşey değildi.Ama benim en büyük şansım evci çıkmak istediğimde çıkabilmem ,akrabalarıma gidip ev ortamını yaşayabilmemdi..Yurtta kalmak ayrı bir yazı konusu olur.Evimi çok özlerdim.Yurt, insana çok şey öğretir.İnsanları tanırsın en başta.Toplu yaşamı öğrenirsin...Ders çalışmam gerekmezse yurtta çok kalmazdım , akrabalarıma evci çıkardım.Sabancı Kız Yurdu ikinci katta 5 numaralı odaydı benim odam.Konya Yoluna bakar ,A.Ü. Diş Hekimliği Fakltsi manzaralı.Bir alt katta çalışma salonumuz vardı.Çalışma masamın manzarası da odamla aynı manzaraydı ,Konya Yolu yani...

        '95 yılı girişliyim üniversiteye.Ben ikinci sınıftayken metro işlemeye başlamıştı Ankara'da.Öğleyin saat 13:00 te dersten çıkıp metroyla Beşevler'den Kızılay'daki İngilizce Kursuna yetişmeye çalışırdık.Yemek yemeğe vakit yok,elimizde simit pogaça ne varsa bir yandan yer bir yandan koştururduk.Metrodan çık ,koştur koştur Sakarya Cad. deki kursa...Vakit bulursak Kızılay'ın caddelerinde dolaşırdık,cafelerde otururduk.YKM önünde buluşurduk :) Maltepe Pazarına giderdik.Arada sinemaya giderdik, bazen yemeğe.Bahçeli'de dondurma yemeğe bazen...Fakülte'nin bahçesinde sınava girmeden son tekrarları yapardık.Hoşdere ya da Sokullu'ya gitmek için minibüs sırası beklerdim haftasonları.

       Üniversiteden sonra ara ara gittim yine Ankara'ya.Memurluktan Müdürlüğe geçene kadar Bakanlığın açtığı birçok sınava girdim.Maliye Kursu'na da Ankara gittim.İyi ki gittim o kursa.Kurs ve beraberindeki getiriler bana  artılar kattı.Reşadiye'den sonra Ankara'da araba kullanabilmek çok cesaret verdi bana sonrasında nereye gittiysem arabamla gidebildim o cesaretle.Bu çok önemli benim için.

         Şimdi Ankara'ya koşa koşa, seve seve gidiyorum.Hastaneye gidiyorum sıkıntısı olmuyor,yurtta kalmam gerekecek diye de gitmiyorum,önümde vizeler finaller var da demiyorum...Şimdiki gidişlerimde işimi hallediyorum sonra eğleniyorum .Akrabalarımla görüşüyorum , arkadaşlarımla vakit geçiriyorum geziyorum geziyorum...Bu arada ,Sıhhıye'den geçerken Numune'de halasını bekleyen, Kızılay'dan geçerken kursa koşturan, kurs çıkışı yurduna gitmeye çalışan, YKM önünde arkadaşını Güvenpark'ta minibüs sırası bekleyen,Konya Yolu'ndan geçerken AŞTİ'den yurduna gitmeye çalışan ,yurdun camından Konya Yolu'na bakan ,Sokullu'da bisiklete binmeye çalışan,Kızılay'ın Bahçeli'nin sokaklarında dolaşan Aslı'ları görür gibi oluyorum.Hepsi hareket halinde...Geçen hafta Kızılay'dan arabamla geçerken özellikle hissettim, gördüm o Aslıları..33 yılda nereden nereye gelmiş bir Aslı .Ankara çok şahit bu sürecime...