7 Mayıs 2011 Cumartesi

ÇOCUKLUK, KÖY VE DOĞAL BESLENME

 
     Çoçukluğum İlçem Reşadiye'de yaz aylarında da köyüm Kabalı'da geçti.Okul kapandıktan birkaç gün sonra giderdik köye.Okullar açılmadan bir hafta önce de dönerdik Reşadiye'ye. Kuzenlerim, arkadaşlarım ve farklı illerde ikamet eden köyümüz çocuklarıyla yazları buluşurduk Kabalı'da...
           Bitirdiğimiz sınıfa göre tatil kitapları, hikaye kitapları ve romanlar olurdu  elimizde ...Piknikler yapardık dere kenarlarında...Çamura şekil verip minik tencere tabak haline getirir, otları poşetlere doldurup minder yapar  evcilik oynardık...Köy bakkalını açık bulursak aramızda birleştirdiğimiz paralarla yiyecek birşeyler alırdık.Ne zevkliydi çekirdek çitletmek hep beraber...
          Hatırlıyorum , kardeşim ve kuzenlerimle birlikte beş çocuk, bindiğimiz tahtalı salıncağın ters dönmesiyle sırt üstü düşmüştük sert zemine .Başımı ve belimi yere vurmanın acısını o anı yad edince hala hissederim .
          Evimizdeki televizyonda sadece TRT 1 yayını vardı.İzlediğimiz çizgi film başladığında bizim evde tv başında olurduk hep beraber.
           Kuşburnu toplamaya çıkardık.Elimiz kolumuz çizilirdi dikenlerden.Ağaç başlarından inmezdik.Dalından  meyve koparıp taze taze yemek ayrı zevkti.Ağaçtaki cevizleri taşlayarak düşürüp, ceviz beyaz ve kıtır haldeyken , bıçakla oyardık.Ellerimiz, cevizlerin dışındaki yeşil kabuğun suyundan kapkara olurdu zamanla.
         Ekinler toplanıp  harmanda yığın haline getirilince, samanlık çatısına çıkar  o yığınların üzerine atlardık.Ekin sapları batardı atlayınca ama kendini çatıdan boşluğa bırakmak hoş bir duyguydu...
     Kağnıya bindiğimizi de anımsıyorum.Gırç gırç ses çıkardı kağnı giderken ve çok yavaş ilerlerdi tabi...Çeşmeden bakraçlarla su getirdiğimiz de oldu.Musluğu açınca su akmıyordu evvelden köydeki evlerimizde...Çeşme başında oynarken peteğin içine düşüp sırılsıklam ıslandığımda oldu...
      Tavuklar yumurtladıktan hemen sonra, sıcacıkken yumurta, gidip onu almak ta bir güzellikti.Civciv oluşma sürecini gözlemlemek te...Yeni doğmuş buzağı görmek...Hepsi çok güzeldi...
           Cuma akşamları babamın ilçeden gelip bize katılmasını beklerdik.Akşam altı gibi minibüs yolu gözetlerdik.Babam çikolata, gofret ,sakız ,şeker vs getirirdi.Koli ile gofret...O kadar çok çocuktuk ki, ancak koli paklardı bizi...
          Ağustos sonu eylül başı geldiğinde bahçe bostan toplanırdı köyde.Fasulyeler kurutulurdu ya da konserve yapılırdı.Elmalar, erikler armutlar toplanıp reçel yapılır ya da kurutulurdu.Kuşburnu pekmezivazgeçilmezdi.Erişte ve tarhana yapılırdı komşularla...Patatesler toplanırdı.Çökelikler, peynirler, turşular yapılırdı.Buğdaydan un, bulgur vs.. .Üzüm yaprakları salamura yapılırdı.Arılardan bal alınırdı,  cevizler toplanırdı. Arkadaşlarla ceviz toplayana yardıma giderdik.Toplamaya yardımcı olan çocuklara ceviz verilirdi .Bulgur kaynatılırdı girge denilen kocaman kazanlarda.Kaynatılan bulgurlar düz zeminde çullar üzerine kurusun diye serilir çocuklarda havyanlar yemesin diye sergi başında beklerdi.Hoş bir gelenek hatırladım;tarlada ekin biçenlere, öğle için yemek yapılıp ,ikindi de çay götürülürdü. Üç kişi çalışırsa  beş kişilik yemek, çatal, kaşık, bardak götürülürdü ki "bir müslüman daha gelir yer içer "denirdi.Yan tarladaki ırgat davet edilirdi mutlaka tarlaya en yakın ağaç gölgesinde çay içip yorgunlık gidermeye...
               Pişen sütü taşırmama görevi verilirdi evde.Süt pişer pişmez sıcak sıcak içerdik. Kaymağını toplar biriktirirdik kahvaltı için.Klasik cümle olacak ama herşeyin tadı bambaşkaydı o zamanlarda...Doğal beslenme oranımız yüksekti ...Kışlık çoğu yiyeceğimiz yazdan yapılırdı zaten.Reşadiye'deykende sütçümüz olduğundan ev yapımı yoğurt yerdik.Yoğurt ve peynir benim vazgeçilmez besinlerimdir zaten.Şimdi Gerede'de da ev yapımı yoğurt yiyebiliyorum.
            Köyle bağımız kopmadı...Yazın köye gittiğimde dalından salatalık, domates, biber koparıp, kahvaltı sofrasında taze taze yemenin zevkini yaşıyoruz şimdi.
           Gurme Vedat MİLOR bir programında Suriye'ye gitmişti.Çölde bir cafe gördü,ekibiyle bir çay içelim diye girdi salaş cafeye...Ummadığı güzellikte ve doğallıkta bir kahvaltı hazırladılar MİLOR'a hemde çöl ortasında...Koyun sütündün ürünler  en başta yer etti sofrasında..."Ülkem için üzüldüm" dedi MİLOR..."Zenginliğimiz sönüyor,fabrika ürünlerine yöneliyoruz/yöneldik.Meyve sebze doğallıktan uzaklaştı.Tadı, tuzu, kokusu kaçtı ürünlerin.Doğal ürünlere ulaşmak özel emek gerektirmeye başladı" dedi...İkamet alanlarım itibariyle doğal besin yiyebilmek açısından ben şanslıyım sanırım...
         Köyümüzde okuma oranı yüksek.Çok memur var.İş dolayısıyla insanlar köy ve ilçe dışındalar o yüzden.Çocuğunu okutmak için, iş bulmak ya da başka şekilde şehrin imkanlarından faydalanmak için insanlar köyden uzaklaşmış.Sanırım köyün kayıtlı nüfusu 3000 üstü.Göçte olmasa herkese bir avuç yer düşerdi..Seksen kadar hane vardır köyde ama kışın on evde ancak insan kalır.Bir sebeple insanlar köyü terk etmişler ama bizim gibi köyden de vazgeçememişler...Yeni ve güzel bir sürü ev yapıldı köye.Yazları deniz tatili yerine köyüme gideyim ben diyen aile çok fazla ya da tatilini deniz ve köy diye bölen .
        Köydeki evler dolunca yazın, o vakitte köyde yaşayıp doğal ürün elde eden aileler ürünlerini yok satıyor :)Yoğurt, yumurta sırası oluyor.Doğal ürünle besleneyim diyen çok, doğal ürün yapan az...Arzın azlığına karşın çok talep var.Talep arzını yaratmalı ama , nasıl olacaksa.
       .
         Sevgiler...

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Aslı hanım ,güzel olmuş yazınız çocukluğunuzu öğrenmiş olduk bu sayede güzel bir çocukluk geçirmişsiniz şanslı çocuklardanmışsınız
:)Filiz Bağcıoğlu.

Adsız dedi ki...

ahh ablam benin.. hayal mayal hatırlıyorum köyü ama salıncaktan ablamlarla düşerken söylediğiniz şarkı kulağımda sanki... ne güzeldi çocuk olmak.. şimdi daha bir özlem duyuyor insan... S.Kenan KAYA

sibel dedi ki...

kuzen sibel derkiiii.... aslıcım tebrik ediyorum gerçekten çok süper olmuş . ne günlerdi ... kuşburnu toplardık ellerimize dikenler bata bata ... tv de dizi izlemerimiz , birbirimize izlediğimiz filmleri defalarca anlamamız her seferindede aynı neşeyle gülerdik :) en güzelii uzun sohbetlerimiz ... çok güzel günlerdiii... bu sene festivalde görünce seni çok sevindim . eski günlerden bir esinti geldi sankii .... bambaşka bizim oralarr

Adsız dedi ki...

Aslıcığım süpersin yine.Vallahi döktürmüşsün.Tebrikler.Çocukluğuma döndüm bir an.Ayı şeyleri yaşamışız.Gerçekten ne güzel günlerdi o günler..Aynur Turkut

Mehmet BOZTEPE dedi ki...

Aslı Hanım Ben Mehmet BOZTEPE sonuna kadar okudum yazını çok güzel olmuş iyi anlatmışsınız köyünü köyünün ismi altında Reşadiyenin o eşsiz güzel köylerinin örneklerini diline sağlık aslında doğal yaşamak hepimizin ideali unuttuğun bir kaç örneği de ben aktarayım senin çocukluğunda köy de doğal su değirmenleri vardı harmanda döğenler vardı el sağurma harman makineleri buğdayları alınınca doğru un değirmenlerine götürülür un öğütülürdü doğal köy ekmeği kepeği ayrılmıyan şimdiki ekmeklerin kepeği ayrılır ekmekler doğallıktan uzak birde değirmen çöreği yapılırdı. hey gibi günler hey. ağzına diline sağlık.

Mehmet BOZTEPE

Adsız dedi ki...

Gerçekten çok güzel olmuş büyük bir zevkle okudum :) Ne güzel anlatmışsın teyzeciğim :) Zeynep BEK

Sonay dedi ki...

Ancak fırsatım oldu okumaya. geçmişten alıntılar ve hayatımızdan kareler.... tınısı bile yetiyor insana..
yazmak iyidir. bu minvalde devam sevgili kuzenim...